5. Bölüm (Düzenlendi)

274 22 11
                                    

Keyifle...

İki gün geçmişti Ayaz'ın buradan gidişinin ardından. Şimdi ki durumunun ne olduğunu bilmek istiyor, yarasının iyileşip iyileşmediğini merak ediyordum. Dahası kim olduğuyla ilgili çekinip te bir türlü dile dökemediğim belirsizlik şu an kafamı kurcalıyordu. Bir saat yüzünden Karamamba ile birbirlerine düşmüş, artısı neredeyse canından olabilmeyi göze alacak kadar ileri gitmişlerdi. O saat şimdi bendeydi ve değeri ne olursa olsun sorularım için yetersiz görüyordum.

Olayların seyri benden çıkıp farklı koşullarda yürürken öylece izlemekte zoruma gitmiyor değildi.

Hala ne gariptir ki adını bilmediğim kaldırım yabancısının bugün gelip dedeme bizimle ilgili nihaî kararı bildirirken birkaç adım gerilerinde, kapının önünde konuşmalarını dinliyor, dedemin sözde aldığımız bu karardan ötürü duyduğu memnuniyete ses tellerinden şahit oluyordum.

İşler istediği yönde ilerledikçe pek tatlı bir hale bürünüyordu. Bunu yeni keşfetmiyordum ama karşılaştıkça da moralimi bozduğunu gizleyemezdim, en azından kendimden. Sesler kesilip, bir anda müstakbel, yalancı ve birçok tabiri bilmediğim adına iliştirme mazuru görmediğim adam kapıda belirirken, hazırlıksız bulunduğumda irkilerek geri adım attım.

Gözlerini büyütüp kolumdan tutarak aşağıya indirdiğinde beni kendisiyle, "Hanımefendi?" dedi kızgınlıkla yahut hafif bir azarla. "Gerçekten bizi mi dinliyordunuz?" Yakalanmamı hoş olmayan bir üslupla tarif etmesi gözlerimi kaçırmama neden olmuştu ama elbette ki sadece onun hakkında geçmeyen konuşmaya dahil olmamamı da bekleyemezdi ya benden.

"Kendim hakkında gelişen konulara meraklıyım, elimde değil," dedim. Dinlediğim için değil yakalandığım için çok daha mahcup hissediyordum. Yalandan öksürdüm. Boğazımı temizledim.

"Bana sorsaydınız ben zaten anlatırdım," dedi hala hareketimin ne denli yanlış olduğunu savunarak. "Bir başkası için sorun olan benim için değil, tabii dinleyeceksiniz..." Duraksadı. "Tabii hoş değildi..." Ne diyorsun der gibi baktım ona. "Boş verin. Kilitlendim kaldım. Ayak uydurayım derken yerimden olacağım!"

"Şey affedersiniz, adınızı bahşeder misiniz?" dedim ılıman bir sesle.

"Cemil," dedi sağ ayağını hafifçe kırıp, başıyla bir selam eşlik edip kendini nazikçe takdim ederek.

"Cemil," diye tekrarladım. Güzel olan.

"Randevuya çıkalım, deden evlenecek çift gözüyle baktığı için bize müsamaha gösterecektir." Güldü. "Kalbin epey kırılacak." Ona abayı yakacağımı falan sanıyorsa yanılıyordu, birbirimize değmeden sonlandırmayı planlıyordum.

"Duymaya alışkın olmadığım şeyler bunlar, kalp kıran bir hanımefendiyim ben."

"Komikmiş, kötü ününüzden haberdardım yine de görmeye geldim." Tehditkar gözlerinin içinde kötülük yoktu lakin meydan okumaları onu ciddiye almamı fısıldıyordu.

"Beni görmeye geldiğiniz için yukarılarda gibi mi hissetmem gerekiyor? Alçak gönlünüze müteşekkirim lakin çok budalasınız! Kime ne söylenir bilmiyorsunuz!" dedim ayıplarcasına. "Çoktan yerinizden olmuş, artık uygun bir yer bulamıyor da olabilirsiniz. Farklılıklar aynı çatı altında birleşmeyi hala başarıyor olsa güzeldir, aksi insanın canını ne denli yaktığını en iyi ben bilirim."

"Size karşı son derece sabırlı davranıyorum," dedi Cemil bey. "O farklılıkları bende benimsemeyebilirim, çok zararlı görünmediğinizden dedenizin endişelerine şu anlık kulak veremeyebilirim ama diğer yandan şaşırtıcı yönlerinizle de saldığınız itibar beni size karşı temkinli davranmaya da itebilir."

GünIşığı HanımefendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin