Pencereden baktığımda gördüğüm sokaklar yeni yeni aydınlanıyordu. Bense çoktan uyanmış, yapmam gerekenleri yapmıştım. Okulun son senesinin ilk günüydü. Bana birçok şeyi öğreten Fenerbahçe kolejinde geçireceğim son yıl.
Dramatize etmeye gerek yoktu. Geçirdiğim kötü günler yoğunluktaydı.
Dolabımdan çıkardığım okul formalarımı giydim. Çantam hazırdı.
Makyaj masamın önündeki koltuğu çekip oturdum. Çok süslü biri değildim ama göze hitap etmekten zarar gelmezdi. Elime gelen malzemelerimle gelişi güzel sade bir makyaj yaptım.
Bir, iki malzemeyi kalemliğime attıktan sonra odamdan çıktım. Mutfağa girdim ve buzdolabından elime gelenlerle ağzımı tıka basa doldurdum.
Ayakkabılıktan ayakkabılarımı çıkarıp giydim çeketimi üzerime geçirdim.
Asansöre bindiğimde kulaklıklarımı takmıştım.
Okul servisine bindiğimde camdan dışarıyı seyrediyordum. Servisin kapısı açıldı ve yeni bir çocuk bindi. Muhtemelen 9. sınıftı. Annesi bindiriyordu servise.
Çok imrenmiştim. Bırakın 9'u tüm okul hayatım boyunca bile bir kez annemin hazırladığı kahvaltıyı yiyip okula gitmemiştim.
Babam yurtdışındaydı. Şirketin ordaki departmanını yürütüyordu. Abimse buradaki işleri devralmıştı. Annem..
Annem sevgilisiyle yaşıyordu ve babamın bundan haberi vardı. Hayatında değildim. Ailemden kimsenin hayatında değildim. Abim eve arada uğrardı. Aradaydı işte.Derin düşüncelerimin arasından sıyrılmama sebep olan şey okula varmış olmamızdı.
Bahçede müdürün konuşmalarını dinledikten sonra sınıfa geçtim. Tek başıma oturuyordum. Arkadaşım yoktu, sadece konuştuğum birkaç kişi vardı.
Herkes yanındaki arkadaşıyla sohbete dalmışken hoca yanında yorgun bakışları olan bir öğrenciyle içeri girdi.
Suspus kesilen sınıfta çocuğun üzerine dikilen bakışlar onu daha çok germişti. Başka boş yer olmadığından geldi ve yanıma oturdu. "Merhaba Arda ben. Oturabilir miyim?" diyerek izin istedi önce. "Tabii oturabilirsin. Ada bende memnun oldum."
Öğretmenimiz konuşmaya başladı. "Arkadaşınız, Arda Güler. Adacığım sen ona okulu gezdirirsin." dedi ve çok sevdiği öğrencileriyle yaz tatili konulu sohbetlerine daldı.
"Seni hangi rüzgar attı bu çöplüğe bakalım?" diye sordum. Utangaçtı birax gerilmişti surat ifadesinden anlaşıldığı kadarıyla. "Alt yapıdayım işte. Futbol oynuyorum yani. Sen neden buradasın?"
"Ben neden buradayım.. Çok güzel soru, Güler. Voleyboldayım işte bende."
"Buraya neden çöplük diyorsun ki?"
"Fazla soru soruyorsun. Burslular için cehennem bu okul. Paranın içinde yüzüp yinede bursluysan aralarına almıyorlar seni. Yalnız kalıyorsun benim gibi. Merak etme ama seni alırlar. Hatta neden ilgi üzerimde değil falan diye düşünürsün şimdi. İlk günlerde buradaki kimsenin umrunda olmazsın. Burada tahtını kendin inşaa edersin çünkü. A takıma falan çıkarsan forma şansı bulursan A takımda inşaa ettiğin tahta oturabilirsin. İshaktan biliyorsundur belki. Kısacası burada başarılı olanları barındırıyorlar aralarında burslulardan."
Dahada gerilmiş ifadelerle odaklandı.
"İlginin üzerimde olması gibi bir derdim yok. Beni aralarına almama sebepleri burslu olmam olacaksa, öyle arkadaşlıklara gerek olmaz. Buraya idmanlarım rahatlasın diye geldim birazda."
Yüzüne kahkaha atamasamda gülünçtü.
"Umarım dediğin gibi olur Arda. Ahmet sizden bir yaş büyük takımda olması lazım, biliyorsundur. İlk geldiğinde oda aynı şeyleri söylüyordu daha niceleri gibi. Geçen sene okuldanda takımdanda atıldı. Üzerindeki fazla ilgiden olmuş.."
"Buraya kadar gelmek benim için ne kadar zor oldu tahmin edemezsin. Burdan sonrasını saçma sapan şeylerle mahvetmeye niyetim yok."
"Başarılı olacaksın Arda, çünkü burada olma sebebin bu. Bu başarı sana fazla ilgi getirecek, yoğun ilgi. Bundan bahsediyorum sadece."
Zil çalıyordu. Ayaklandım ve Ardaya benimle gelmesini işaret ettim.
"Bak şimdi. Burası lobi gibi ortak alan sayılıyor. Öğrenciler arasında öyle değil tabii. Burası bursluların takıldığı yer. Genel olarak bu kat öyle."
Tuvaletleri gösterdim ve aşağıya indik.
"Burası yemekhane yeşil sandalyeli masalarda normaller oturur hep. Kırmızılarda burslular. Farklı geliyor sana farkındayım. Bu okul böyle işliyor. En kötüsüde kimse bundan şikayetçi değil."
"Gidip yeşil sandalyelere otursam. Ne yaparlar ki." Hiçbir şey olmaması gerekirdi ama işte.
"Zamanla normallerin arasına karışacaksın, sana bir şey olmaz ama ben gidip otursam istemeyeceğim şeyler yaparlar. Bursluların sandalyelerinede normaller oturamaz. Herkesin bir çizgisi var. Kendi çizgisini aşanı burada yönetimden önce öğrenciler istemiyor."
İç çekti. Nasıl bir yere düştüğüyle yüzleşmiş olmalıydı.
"Kötüymüş."
"Bunlara fazla takılma formalite icabı buradasın. Akademik anlamda iyi olmak için değil. Derslerden geçecek kadar puan alsan yeterli geri kalanı idare tamamlıyor zaten."
"Ben senin numaranı alsam? Sen bana ödevleri falan atarsın oradan. Yapabildiğimi yaparım, ders dinlemek bana göre değil dinlediğimide pek anlamıyorum zaten." Dedi utana sıkıla.
Numaramı telefonuna girdim ve kendimi çaldırdım. Sonrada kaydettim.
Sonra birlikte sınıfa döndük. Pek konuşkan biri değildi. Utangaçtı birazda.
Uzun süre sonra okuldan birileriyle iletişim kurmanın verdiği mutlulukla kendimi evimin önündeki parkta salıncakta bulmuştum..
Sevgili okurum oy vererek bu kurguma destek olmayı unutma.