Arabamın içinde arkadaşlarımla sıkış tepiş gitmeye çalıştığımız tören alanına sonunda varmıştık.
Bagajdan eşyalarımızı çıkarttık ve prova odalarına dağıldık. Sanki ortalık düğün yeri gibiydi. Öyle bir hava vardı. Herkes çok mutluydu fakat birazcıktsa kederli.
Dönemin tüm öğrencileri abiyeler, elbiseler, smokinler içinde oldukça karizmatikti. Tören henüz başlamadığı için arkada çalan slow müzik hepimizi klipte gibi hissettirmeye yetiyordu.
Tuvalette makyajımıza çeki düzen verdikten sonra topuklularımızla hep birlikte oturduğumuz masamıza doğru yol aldık.
Çantamı bıraktığım gibi ayaklanan Arda elimden tutup beni kendi etrafımda döndürdü. "Dünya'nın en güzel kızı." dediğinde yüzüme tatlı bir gülümseme yerleştirmeyi başarmıştı.
Slow müzik yerini bir anda Fenerbahçe marşına bıraktığında herkes gibi bizde piste geçtik ve fenerbahçeli kimliğimizi burada da ortaya çıkartarak marşı söylemeye başladık.
Okul müdürümüz ve öğretmenlerimiz küçük konuşmalar yaptıklarında hepimize kep ve cübbe giydirmişlerdi.
Sırayla bize taktim edilen mezuniyet belgelerimizi aldığımızda yüzümüzde mutlu bir burukluk vardı.
Tüm belge töreni bittiğinde hepimizi pistte keplerimizi fırlatmaya çağırdılar. Ellerimize tutuşturdukları sarı-lacivert balonlarıda havaya bırakacağımız söylendiğinde heyecanlanmıştım.
"10,9,8....3,2,1" ve çığlıklar eşliğinde havada uçuşan keplerimiz ve balonlarımız ve ardından çalan Şebnem Ferah- Sözlerimi Geri Alamam beni ağlatmaya yetmiş ve artmıştı.
Gökyüzü o kadar güzeldi ki, gözlerimi alamamıştım. Yanağıma aldığım bir öpücükle beni öpen kişiye bakmak in gözlerimi gökyüzünden ayırdım.
İrkilmiştim. Çünkü gözümü bir anda çevirdiğimde gördüğüm kişi Emir'di.
Geriye çekilip gözlerimi kırpıştırdığımda iki kolumdan beni tutan eller beni sarsıyordu.
Bir anda kendime geldiğimde yine bir atak geçirdiğimi fark etmiştim çünkü Emir'in yüzü yerini Arda'ya bırakmıştı.
"Şey ben.." nefes aldım ve konuşmaya çalıştım.
"Anın büyüsüne kapılmıştım isteyerek olmadı.." dediğimde gülümseyen Arda beni kolunun altına aldı.
"Sen iyi hissediyorsan, sorun yok." dedi ve şakağıma bir öpücük kondurdu.
Bu geçirdiğim ataklardan ben hariç kimsenin adı yoktu. Henüz ben bile bir doktora gidip bunların nedenini öğrenecek cesareti kendimde bulamamıştım.
Bu kadar güzel bir günde bunları düşünerek kendimi üzmek aptallık olurdu.
Çalan müzikle pistte oynayan dostlarıma eşlik ettim. Gece ilerkedikçe yavaṣtan mekanı terk ediyorlardı.
Biz ise tüm bu zorluklara rağmen liseyi bir şekilde bitirdiğimiz için şükrediyorduk.
"E bir şampanya patlatırız artık." dedi Efe.
"Bizim için bir yat tuttum." dedi Arda.
"Şaka mı yapıyorsun?" dedi Eylül.
"Arkadaşlarımıza İstanbul'da boğaz turu çok mu?" dedi Arda gülerek.
Eşyalarımızı aldığmızda biraz ileriden bizi alan yata bindik.
Güzeldi ve yemek hazırlanmıştı. Bir kovanın içinde 4-5 tane içki şişesi vardı.