Bugün cuma günüydü. Okula girmemle bu sefer üzerimde hissettiğim gözler nötrdü.
Koridorun sonunda karşıma dikilen Hazal bu oyunun en keyifli kısmıydı.
"Ada, nereden başlayacağım bilemiyorum. Öğle arasında konuşmaya ne dersin?"
"Tabii konuşalım daha ne konuşacaksak." dedim. Sesi oldukça ılımlıydı.
Sınıfa çıktığımda Arda gelmişti. Sınıftaki birkaç kız olay hakkında benimle sohbet etmek istediği için onların yanına doğru oturmuştum.
Dersler bittiğinde öğle arası için yemekhaneye çıktım. Yemeğimi bitirdiğimde yanıma oturan Hazal her zamankinden farklı bakıyordu. Gardını indirmişti.
"Sen kazandın. Bu bir oyun muydu bilmiyorum ama başardın. Biliyorum çok saçma gelecek ama özüd dilerim. Başına benim yüzümden gelen her şey için. Böyle olmasını istemezdim."
"Böyle olmasını istemeseydin. Bunu konuşuyor olmazdık Hazal. Arkadaş kalabilirdik, saygımızı koruyabilirdik ama durmadın. İftira attın, yalan söyledin, Demir'e yanaştın, Arda'ya yanaştın, Efe'ye yanaştın. Sırf böyle olsun diye sırf canım yansın diye. Çünkü her canımı yaktığında sabretmemden sessiz kalmamdan zevk aldın. Güçsüzüm sana karşılık veremem zannettin."
"Daha fazla kendimi savunmamın hiçbir anlamı yok. Evet haklısın mutsuzluğundan beslendim. Bu beni son görüşün. Annem tüm bu olanların üzerine beni FBK'den alıyor. Fransa'ya gidiyorum bir süreliğine. Meydanı sana bırakıyorum. Umarım bana karşı hissettiğin ne varsa bir gün geçer ve umarım birbirimizin yüzüne bakabiliriz." dedi gözleri dolmuştu.
İlk defa onu böyle görüyordu.
"Umarım."
"Bir sürü hata yaptım ve bedelini ödüyorum. Kimsesiz kalarak. Umarım diğerlerini kendime inandırdım diye onlarla daha fazla küsmezsin. Arda'yı affet Ada. O sana aşık. Arda'nın gözlerinin içinde görüyorum seni, bakışlarında sen varsın. Sana bakarken deli divane oluyor. Arda'nın gözlerinde senden başkası yok ve olamaz. Herkes 2. şansı hakkeder."
"Düşüneceğim."
"Ada sana son kez sarılabilir miyim?" dediğinde kabul ettim ve kollarımı açtım.
Bu sarılma geçmişte yaşanmış tüm güzel anlar adınaydı. Öfkem geçer miydi bilmiyordum ancak seneler sonra çocuklarıma lise hayatımı anlatmak istediğimde Hazal'dan başkasını anlatamazdım. Bu sarılma aynı zamada gelecekte hatırladığımda mutlu olacağım güzel anlar içindi.
Birbirimize sarıldığımızda yemekhanede bir alkış koptu. Şaşırsakta bozuntuya vermedik.
Birbirimizden ayrıldığımızda gözlermin içine baktı. Arkasını dönüp gitti. "FBK'den bir Hazal Tanoğlu geçti!" diye bağıran çocuğa dönüp gülümsedi.
Merdivenlerden teker teker indiğinde yavaştan gözden kayboldu. Bende tepsimi kutuya bıraktım.
"Hancı olan Ada Toksöz'dü." dedi yine aynı çocuk bağırarak. Arkamı dönüp gülümsediğimde yoluma devam ettim.
"Ada! Bekler misin?" Arda sesleniyordu.
"Ne var?"
"Hazal'ı bile affettin. Bana gelince sesin çıkmıyor. Neden böyle yapıyorsun."
"Aynı şey değil. Onunla vedalaştık. Her şey için özür diledi ve pişman olduğunu söyledi. O beni kıramazdı. Ama sen bemi kırabilirdin ve çekinmeden kırdın da."
"Ada özür dilerim benimde mi gitmem gerek affetmen için."
"Anlamıyorsunn. Hazal'dan bekleyeceğim bir hamle olurdu bana inanmayıp ağzına geleni söylemesi. Senden beklemezdim. Yanımda olacağını söyledin her şeye rağmen. Düşünüyorumda gerçekten bu konuda haklı olan Hazal olsaydı. Şuan bu konuşmayı yapıyor olur muyduk? Her şeye rağmen yanımda olur muydun?"