36

833 64 13
                                        

Gözlerimi açtığımda üzerime gri kısa bir şort ve askılı bir tişört giydim onun üzerinede uzun bir hırka geçirip saçlarımı dağınık bir şekilde tepeden topladım ve yüzümle orantılı büyüklükte olmayan aksine çok daha büyük çerçeveleri olan gözlüğümü taktım ve ayağıma uzun beyaz çoraplarla onu açık terlikler geçirdim. 

Evden çıktığımda markete gidip kahvaltılık malzemeler ve evimde ihtiyacım olabilecek şeyler satın aldım. Elimde ağır poşetlerle eve geri döndükten sonra hepsini küçük oturma grubumun üstüne yığdığımda banyo, mutfak vesaire eşyaları gruplandırıp güzelce yerleştirdim. Atıştımalık birşeyler hazırlayıp yemeye koyulacakken hemen Elif'i çağırdım ve onunla birlikte kahvaltı edip fakülteye geçtik.

Dersler gün boyu sürerken yorgun argın bir şekilde eve döndüm. Chris'i aradım.

"Naber Chris?" diye sordum. 

"İyiyim, mekana gelsene seni biraz çalıştırayım. Sonrada bir sürprizim var." dediğinde onayladım ve hızlıca evden çıktım. 

Hala sabah giydiğim pijamamsı takılaydım ama umursamayıp Chris'in yanına gittim. 

"Hoşgeldin barista Ada!" dediğinde gülüyordum ve bana uzattığı önlüğü aldım ve taktım. 

"Nereden başlıyorum?" diye sordum. 

"Barda içecek hazırlıyorsun. Gece başladığında da vip masalara servis etmeye başlıyorsun." dediğinde gülümsedim.

"Bir sorun olursa barın arkasında odam var." dediğinde teşekkür edip bara girdim.

"Merhaba ben Ada. Bugünlük ufak bir iş paylaşımı yapacağız." dedim. İngilizce konuşuyordum. 

"Bende Geo." dedi oldukça umursamaz bir tavırla. 

Gelen siparişlere yetişmeye çalışarak elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyordum. 

Gece yavaş yavaş başladığında localara yani vip masalara içecekleri götürmeye başlamıştım.

Localar kategorize edilmişti. 3 tip olarak ayrılmıştı. 

İlki daha uygun fiyatlı ve normal yerlerin yanındaydı. Tek özelliği oturacak yerin ve birde masanın olmasıydı. Buraya genç bir arkadaş grubu oturmuştu. Loca'nın parası ödendiğinde açılan içkileri masalarına kadehlerle birlikte bıraktığımda teşekkür ettiler.

2. tip loca daha lükstü ve ilk locadan biraz daha arkada ve DJ'e daha yakındı. 2. tip locada oturanlar ise biraz daha genç iş adamı konumunda görünen 30'lu yaşlarına gelen tiplerdi. Yanlarına anında gelip oturan İspanyol güzellerinin neredeyse her yerleri estetikti. Oldukça ağır makyajla boya badanayı andırmayacak türden bir makyaj yapmışlardı. Daha fazla ilgilenmeden Loca'nın içkilerini açtım ve diğer locaya geçtim.

Burası tam DJ'e ayrılan bölümün üstünde kalan balkonda olan bir locaydı. Burayada futbolcu olduğuna emin olduğum tiplerin oturması beni şaşırtmamıştı. Loca'daki tüm içkiler açılmış her futbolcunun yanına platin sarı saçlı, hafif esmer tenli, karanlıkta gözlerini kestiremesemde muhtemelen lens yardımıyla mavileştirilmiş gözler, incecik bacaklar, yüksek topuklular ve yine ağır makyajla tüm kızlar 'ben buradayım' diyerek bağırıyordu. Kadehler doldurulmuştu ancak içen yalnızca kızlardı. Bu masayı diğerlerinden ayıran iki şey vardı. İlki kırmızı bir buton olmasıydı. O butona bastıklarında bir barista geliyordu. İkincisi ise arkamdan dolanıp masaya oturan yüzün Arda'ya ait olmasıydı. Önemsemeyerek masanın işini hallettiğimde bara geri döndüm. 

İkinci locaya bakmaya gittiğimde ki ilk iki locayı 15 dakikada bir ihtiyaçları olup olmadığını sormaya gitmem gerekiyordu. Hiçbir sorun görünmesede bir adam beni derince süzmüştü. Bu beni rahatsız etsede aldırış etmdim. 

Her 10 dakikada bir Arda'nın olduğu locaya kırmızı butona basılması sebebiyle gidiyordum. İstedikleri içkiyle geri döndüğümde hesap kimsenin umrunda değildi ve getirdiğim içkiler açılıp yalnızca kadehlere doldurularak ziyan ediliyordu.

Aldırış etmeden işimi yapmaya devam ettiğimde 4 kere gidip geldiğim masa şaraplar, viskiler, vodkalarla dolmuştu. Döndüğüm esnada orta segmentteki masada oturan adam bana yanlarına gelmem için beni çağırıyordu. 

"Güzellik," dedi ve elimden tuttup beni kendine doğru çekti. Ne olduğunu anlayamadan boynumdan aşağıya elinde tuttuğu şampanyayı döküp ağzını yaklaştırdığında hızlıca uzaklaşıp bağırındığımda Chris'i beni kolumdan çekmişti. 

Oldukça kalıplı adamlar beni geride bırakarak beni taciz eden adamı kollarından tutup mekandan dışarıya attılar. 

Hızla tuvalete gittiğimde ne yaşadığımı anlayamamıştım. Tüm göğsüm, kıyafetlerim şampanya olmuştu. Sinirimden elim ayağım titriyorken lisede yaşadığım olay gelmişti. Saçlarımada geldiği için saçlarımıda ıslatıyordum. 

Kendime gelebilmek için yüzümüde yıkadığımda maskaram akmış saçlarım ve kıyafetlerim ıslanmıştı. O halde açtığım tuvalet kapısının ardında Chris dikiliyordu. Beni kendine çekip sarıldığında bende kollarımı onda dolamıştım. 

"Hava almak istiyorum." dediğimde beni bırakmadan dışarı çıkarttığında dışarıdaki kaldırıma çökmüştüm. Hızla o da yanıma oturmuştu. 

"Ben küçükken bir süre Türkiye'de yaşadım. Annem türktü. Geniş ve büyük bir ailenin okulu bırakmamış tek kızıydı. Aile içinde çok fazla şiddet görmüştü. Babamla tanıştığında ilk defa böyle bir şey yaşadığını hissetmiş ve evlenmişler. Babam İspanyol'du. Annem çok güzel bir kadındı. Bir gün istemediği şeyler yaşatmışlar ona. Psikolojisi o kadar çok bozulmuştu ki ruhsal çöküntüsü artık vücuduna yansımıştı. Babam annemi bıraktı. Onun yanında olması gerekirken onu ruhsal çöküntüsünü daha da arttıracak o aile evine bıraktı ve benide alıp Barcelona'ya döndü." dedi ve nefes aldı.

"Annem beni aramaya çalıştığında hiçbir zaman bana ulaşmasına izin vermedi. Bende reşit olur olmaz bu barda çalışmaya başladım. Sonrada para biriktirip annemin yanına gittim. Uzun süre çalıştım. Babam öldüğünde tüm mirasının tek varisi bendim. Bende elime geçen parayla burayı satın aldım. 11 yıldırda ben işletiyorum." dediğinde başımı omzuna yaslamıştım. 

"Eşyalarımı alıp gideceğim. Sende benimle gelir misin?" dedi. 

"Gelirim." dediğimde içeri geri girdik ve o sırada Arda yanıma gelmişti.

"Ada, iyi misin?" dedi ve kollarını açıp sarılmamış beklesede yapmamıştım. Ait olduğum yer beni çağırsada gitmiyordum. Tavşanın dağlara küsmesi gibiydi. Tavşanın neden küstüğünden, dağın haberi yoktu. 

"İyiyim." dediğimde oldukça samimiyetsizdim. 

"Ada seninle konuşmaya çalışıyorum, yanına geliyorum. Seninle iletişim kuruyorum ama sen beni sallamıyorsun bile. Ne yapmam gerekiyor. Anlayamıyorum artık." 

"Hiçbir şey ya! Yaklaşma bana! Merak etme. İyi miyim, kötü müyüm, neyim var, neyim yok, merak etme. Yanıma gelme, konuşmaya çalışma beni hayatına dahil etmeye çalışma ya! Nişanlısın sen farkında mısın? Senin başka bir kızla sözleşmen var. Tamam ben seninle başlayan cğmlelere nokta koyamıyorum ama sen koydun Arda. Sen eve gittiğinde evde beni bulmuyorsun. O kızı buluyorsun. Parmağında o kızın sözünü taşıyorsun sen! İyi olup olmadığımı merak edemezsin." dedim ve arkamı dönüp Chris'in arabasına binip hızla uzaklaştık.

"Chris, beni eve bırakabilir misin? Çok üzgünüm söz vermiştim biliyorum ama şuan eve gitmeye ihtiyacım var." dediğimde gülümseyerek yolunu değiştirdi. 

Arda'dan

Ada o adamın arabasına binip buradan uzaklaştığında hızla arabama atlayıp eve döndüm. 

"Arda? Hani bu gece gelmeyecektin?" diyordu Eda.

Gözlerimden yaşlar süzülürken ona sarıldım.  "Geldim işte." dedim ve ağladığımı belli etmeyerek hızla odama çıkıp uzandım. 

Ada haklıydı. Onun hiçbir şeyi değildim ve bunu ben yaratmıştım. Köpek gibi pişman olsamda iptal edemeyeceğim kapı gibi bir sözleşmem vardı. 

Yıllar sonra çocuklarıma anlattığım hikayelerin pişmanlık öyküleri olmaması için Ada'ya kendimi affettirecektim. 

Arda Güler | FanFicHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin