34

1.1K 76 51
                                        

Havalimanında elimde tek yöne gidiş biletleriyle bakışıyordum. Anonsu duyduğum gibi ayaklanıp İspanya-Barcelona uçağının kapısına gittim.

Heyecanlı olup olmadığımı bilmiyordum. Açıkçası üzerimde depresyon modu olsada son bir haftanın stresinden onuda yaşamamıştım.

Düzensiz olan adet dönemimin bu haftaya denk gelişiyle gözlerim sürekli doluyordu. Çünkü ne yaptığımı bilmiyordum. Modaya elbette ilgim vardı ancak ben modacı değil voleybolcu olarak doğmuştum.

Evimi bırakıyordum, iyi kötü devam eden hayatımı bana veda etmek gibi bir zahmette bile bulunmayan Arda'yı, Fenerbahçe'yi kısacası her şeyimi bırakıp yeni bir sayfa açıyordum. Yeni bir ülke, yeni bir şehir, yeni bir ev ve yeni bir hayat demekti bu.

Uçağa binip yerime yerleştiğimde yanıma yakışıklı sayılabilecek, genç bir iş adamı tiplemesi oturmuştu.

"Hanım efendi, orası benim yerim olmalı.." dedi bana bozuk Türkçesiyle.

"Kusura bakmayın, dalgındım dikkat etmedim." dediğimde gülümsedi ve yerlerimizi değiştirdik.

"Cam kenarına geçmeyi neden istemediniz? Yani ne bileyim, siz bilirsiniz ama.." dediğimde gülümsedi.

"Siz dalgın görünüyorsunuz, bunun için hemde orayı istersiniz diye düşündüm."

"Benim uçak korkum var aslında, aynı zamanda yükseklikten.. O yüzden oturmamıştım." dediğimde tekrardan gülümsedi.

"İsterseniz tekrardan yer değişebiliriz." dedi tüm centilmen tavırıyla.

"Rahatsızlık vermek istemem ama iyi olur aslında.." dediğimde tekrardan yer değiştirmiştik.

Hızlıca sırt çantasından çıkarttığı bilgisayarını uçak moduna alıp maillerini okumaya başladı.

Ben ise çantama evden bulup attığım kitabımı çıkarttım. Tutunamayanlar'ı.

Okumaya başladığımda yanımda, solumda oturan adamın dikkatini çekmiş olacakki gülümseyerek konuştu "Oğuz Atay, Tutunamayanlar.. Sende mi tutunamadın?" dedi.

"Öyle oldu, İstanbul beni istemedi bende belki Barcelona ister diye düşündüm."

"İstanbul çok büyük bir kayıp vermiş bundan emin olabilirsin.." dediğinde gülümsedim. Yol boyunca ara ara sohbet ettiğim bu adam Barcelona'nın en ünlü barının işletmecisiymiş. 

"Mutlaka haberleşelim, bu güzel sohbet yarım kalsın istemem." dediğinde onu telefonuma kaydediyordum. 

"Bir ara uğrayacağım. Beraber daha çok dertleşip bir şeyler içeriz. Tanıştığıma çok memnun oldum." dedim ve havalimanından ayrıldım. Kalacağım yeri çoktan ayarlamıştım ve oraya gitmek için bir uber çağırdım. Küçük ama Barcelonanın göbeğinde olan öğrenci evime giriş yapmıştım. Hızla yatağa atlayıp televizyonu açtım ve Arda'yı görmeyi umut ettim ancak yoktu.

Umursamadan televizyonu açık bırakıp hızlıca bir duş aldım. Yan taraftan yüksek sesle gelen müzik sesine aldırış etmesemde geç saatlere doğru sorun olacak gibi görünüyordu. Saatler ilerledikçe birkaç kes duvara vurdum ancak hiçbir işe yaramadı. 

Hızımı alamadan yan komuşumun kapısına dayandığımda kapıyı çaldım. 

"Buyrun hanımefendi." diyerek kapıyı açan kız ispanyolca konuşuyordu.

"Umarım ingilizce biliyorsundur." diye mırıldandığım sırada gözleri fal taşı gibi açıldı. 

"Türk müsün!?" diye bağırdığında bende şaşkınlık içindeydim. "İçeri gel istersen." dediğinde bu bir davet değildi kolumdan tutup beni içeriye sürükledi gibi bir şey oldu.

Arda Güler | FanFicHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin