"İyiki doğdun Ada!" diye söylenen doğum günü şarkısıyla pastamdaki mumları üfledim.
Etrafımda kimse olmamasına rağmen tanıdık seslerin söylediği doğum günü şarkısını duymaya devam ediyordum.
Bir anda önümden geçen Efe, Demir ve Eylül beni sanki görmüyormuş gibi yanımdan uzaklaşıp koltuklar oturdular. Fakat hala doğum günü şarkımı söylemeye devam ediyorlardı.
Bir anda çok sıkıştım ve tuvaletin yolunu tuttum. Elimi kapı koluna uzatmamla içeriden çıkan kişinin elindeki bıçağı bana doğrultması bir oldu. O an çığlık atsamda sanki sesim çıkmıyordu.
Adımlarım geriye sayarken göğsüme çok yakın olan bıçakla bakışıyorduk. Birden ayağımın takılmasıyla yere düştüm.
Elinde bıçak olan kışı bir erkekti yüzüne bakamamıştım. Fakat sanki baksamda göremiyordu.Pastamı elindeki bıçakla kestiğinde yüzü bir anda belirginleşti. Emir'di.
Ayağa kalktığım gibi doğum günü şarkısını söyleyenler bu defa hep birlikte kahkaha atmaya başlamıştı.
Koşarak odama doğru gittiğimde kapıyı açtığım gibi yatağımda Arda, Hazal ve Aleyna'yı uzanırken görmem aldığım en büyük doğum günü hediyemdi.
Birden 3'ü birlikte ayaklanıp onlarda içeriden gelen seslere eşlik etmeye başladılar. "İyiki öldün Ada."
Boğazım yırtılırcasına bağırıyordum. Fakat sanki sesim çıkmıyordu.
"Yeter!" diye bağırırken odanın içinde yankılanan sesimi duyarak birden uyandım.
Nefes nefese uyandığım kabus Arda'yı da uyandırmıştı.
"Ada iyi misin?" dediğinde kafamı sallamakla yetindim gözlerimi kapatıp uyumaya devam ettim.
Belimde elini hissetmemle beni kendine doğru çekmesi bir oldu. Daha iyi hissediyordum.
Ertesi sabah yağmurlu bir havaya uyandığımızda. Şubat ayı artık bitiyordu.
Arda'nın doğum günü yaklaşmıştı. Benimki de öyle.
Uyanıp okula gitmemiz gerektiğini anladığımızda saat 10.00'a geliyordu.
O hemen evine gidip formalarını üzerine geçirdi. Bende hemen giyinip aşağıya indim ve arabaya binip okula ilerledik.
"Bacağım ağrıyor ya." diye sızlanıyordu Arda.
Haftanın en ağır gününe girmek zorunda olduğumuz derslerle devam ediyorduk. Şampiyon olmuştuk, bizden bahsediliyordu fakat yorgunduk. Dün oynanan maçtan sonra Arda'nın morali iyice bozulmuştu görebiliyordum fakat 2 gün sonra onun doğum günüydü.
Ve 28 Şubat'ta da ben doğmuştum. Benden sadece 3 gün büyüktü.
"Takımın fizyocusuna görünsene. Kötüyse üstüne gitmen daha kötü olmasına sebep olabilir." dediğimde gülümsedi.
"Gideceğim gideceğimde açlıktan ölmezsem."
"Daha yeni girdik derslere bismillah! Evde nasıl doyuruyorlar seni?"
"Eve girdiğim yok. Ya tesiste ya senin yanındayım."
"Yaa aşk bahçem benim canım, balım aşkım." dediğimde kıkırdamaya başlamıştı.
"Bıktım şu fizik dersinden zaten. Asalım okulu hadi." dediğinde bu defa kıkırdayan bendim.
"Öğleden sonra belki asarız." dedim.
Fizik dersi geçmek bilmediği için bizde kağıtta sos oynuyorduk.
Kazandığımda sessiz bir sevinç gösterisi yaptım. Sonrasında zil çalmıştı ve dersler ya oyun oynayarak ya da uyuyarak geçiyordu.