Kuzeyin dikkatli bakışları toplantı masasının etrafında oturan yüzlerde dolaşıyordu. Yemek salonundaki kutlamadan bir saat sonra ayrılmış, beşinci kattaki toplantı odasına gelmiştik. Diğerleri hala kutlamaya devam ediyorlardı ama ben, Güney, Suna ve Oktay Kuzey ve ekibiyle birlikte salondan ayrılmıştık.
"Siz tam olarak kimsiniz?"
Güney Kuzeyden gelen soruyla bakışlarını yüzüme çevirdi. Birilerini tesise getirmek büyük riskti. Depodayken bana onları tesislerine bırakmayı teklif etmesinin nedeni buydu. Ajanları yanımızda getirmek demek bu soruya cevap vermek zorunda kalmak demekti. Derin bir nefesi ciğerlerine doldurduktan sonra "Gecenin ailesiyiz," dedi. Aldığı alay dolu gülümseme işimizin ne kadar zor olacağını gösteriyordu.
"Aile olmanız yanınızdaki silahları, eksi on üç katlı bir binada yaşamanızı, insanları tek hamlede alınlarının ortasından vurmanızı açıklıyor mu?"
"Gizlilik anlaşması imzalamadınız mı?"
Duyduğum soruyla sıkıntı dolu bir nefes alıp Güneye döndüm. "Ölmek üzereydik," dediğim anda Oktayın ettiği küfrü duydum. Birilerinin karşısına gizlilik anlaşması imzalamadan çıkmazdık. Tesise gizlilik anlaşmaları olmayan kimseyi getirmezdik. Şimdiye kadar istisnalar olmamıştı çünkü tek istisna hayatımıza mâl olabilirdi. Güneyin gözlerindeki hayal kırıklığına dayanamayarak Kuzeye döndüm. "Bana söz verdin."
"Kayıtlara geçmeyecek dedim. Bana ve ekibime açıklama yapmak zorundasınız."
Ellerimi yumruk yaptığımı gören Güney duruşunu dikleştirerek "Açıklama yapıp yapılmayacağına karar verecek olan kişi benim," dedi. Hemen sonra masanın altından yumruk halindeki elimi tuttu. Kimse fark etmesin diye böyle yapmış olmasına rağmen buraya geldiğimizden beri dikkati tamamen ikimizin üzerinde olan Kuzey ne yaptığını anlayarak dişlerini sıktı. "Gece size anlaşma imzalatmamış olabilir ama yine de kimseye tek kelime etmeyeceksiniz. Eğer biz gelmeseydik o depodan sağ çıkmanız mümkün değildi. Üstelik sadece siz değil, korumanız gereken altı masum da sizinle birlikte ölecekti."
"Beş."
"Ne?"
"O adam bir tek Gecenin hayatta kalacağını söyledi."
Güney çatık kaşlarıyla karşısındaki ajanın dediğini düşünürken aklına bir şey gelmiş gibi hızlıca bana döndü. Tuttuğu elimdeki titreme cevap olmasına rağmen "O adam mı?" diye sordu. Bu masada oturan ve dokuz yaşımla ilgili her şeyi bilen tek kişiydi. Oktayla Sunanın da bildikleri vardı ama bazı detaylar sadece onda saklıydı. Başımı sallamamla öfkeden dolayı titreyen sesiyle "Sana dokundu mu?" dediğinde Kuzey de kaşlarını çattı.
"Henüz değil."
"Asla." Güney kendi işaret parmağında olan yüzüğü zümrüt yeşili yüzüğüme dokundurdu. Ajanları da, yapmamız gereken açıklamayı da unutmuştu. Onun için artık önemli olan tek şey o adamın yıllar sonra ortaya çıkmasıydı. "Sana asla dokunamayacak."
Dudaklarımdaki buruk gülümsemeyle "Sana asla zarar veremeyecek diyemiyorsun," dememle Güney kaskatı kesildi. Sahiden... Neden öyle dememişti? Bu kadar mı inanmıyordu marul kafasını koruyabileceğine? Sırlar. Sırlar yüzünden bunu söyleyemiyordu. Askerin bana parmağının ucuyla bile dokunmasına izin vermeyebilirdi. Fakat zarar... Bundan emin değildi çünkü en büyük sırrım o adamdaydı. Bana zarar verebilecek tek sırrım ondayken nasıl söz verebilirdi ki?
Keder dolu bakışlarımızı birbirimizden ayırmazken dışarıdan duyulan gürültüyle kaşlarımı çatarak ayaklandım. Diğerleri de aynısını yaptılar. Kuzey ve ekibi otomatik olarak silahlarını çıkarmışlardı. Ajan şaşkınlıkla Güneyin, Sunanın, Oktayın, hatta benim de aynı şeyi yaptığımı fark etti. Duruşumuz, silahı tutuşumuz birebir aynıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
{Tamamlandı} Gece [+18]
General FictionOn sekiz yıl önce yaşadığı lojmandaki tüm askerler öldürülmüştü. Hikayesi diğerlerinden farklıydı çünkü hem babası öldürülmüş hem de evi yakılmıştı. Gece Toksöz katliam gününden sonra ortadan kaybolmuş, on sekiz yılını hayalet olarak geçirmişti. Ner...