Uzun süredir uyuduğu için zorlanarak gözlerini aralayan Gece karşılaştığı beyaz tavanla kaşlarını çattı. Yaşıyor muydu? İyi de nasıl? Zihni anıların karmaşasından ibaret olduğu için yeniden gözlerini kapattı. Önce sakinleşmesi ve yaşananları hatırlaması gerekiyordu. Fakat o daha düşünmeye başlayamadan kulaklarına dolan sesle irkilerek kahvelerini uzandığı yatağın yanındaki sandalyede oturmuş olan varlığını yeni fark ettiği çocuğa çevirdi.
"Kendini nasıl hissediyorsun?" diyen kişi ondan birkaç yaş büyük gibi görünüyordu. Uzun saçlarını at kuyruğu yapmış ve örmüştü. Sol yanağında ise derin bir yara izi vardı. Buna rağmen fazlasıyla sevimli görünüyordu.
"Ölmemiş gibi."
Kızın cevabına karşılık olarak öfkeyle güldü. Ölümle ilgili bu şekilde konuşması sinirlerini bozmuştu ama hakkında bir şey bilmiyorken ona kızamazdı da. Günlerdir uyanmasını yanından ayrılmadan beklediği kızın kahve rengi gözlerini incelerken "Kaç yaşındasın?" diye sordu. Yüzünün her noktasını zihnine kazımış olsa da uyuduğu için gözlerini yeni görüyordu. Görmesem de olurdu diye içinden geçirdi çünkü karşılaştığı hüzün canını yakmıştı.
"Dokuz."
"İsmin?"
"Gece."
"Sana bir soru sormama izin ver, Gece," dedikten sonra sağ eliyle küçüğün bileklerini işaret etti. Aslında ona soracak çok şeyi vardı fakat hiçbir sorusu şu an dile getireceği kadar önemli değildi. Sekiz gündür onun uyanmasını bekliyordu ve bu süre içinde sürekli aynı şeyi düşünmüştü. "Dokuz yaşında bir çocuk ölümün ne olduğunu bile bilmemeliyken nasıl olur da intihar eder?" Günlerdir küçük kızın bileklerindeki varlığını kabullenemediği sargılara yeniden baktı. Canı öyle çok yanıyordu ki, gözleri dolmuştu. İsmini bile yeni öğrendiği küçüğün acısını ruhunda hissediyordu. "Hem de bileklerini keserek?"
"Öğrenirsen ne değişecek ki?"
Kızın bileklerine bakarak sorduğu soruyla derin bir nefes aldı. Bakışlarındaki ifadeden hoşlanmamıştı. Sanki yalnız kaldığı anda yine ölmeye çalışacakmış gibiydi. İzin veremezdi. Doktor yaşamasının mucize olduğunu söylemişti. İkinci denemede kurtarılması imkansızdı. Bu yüzden "Korurum," derken sesi tahmin ettiğinden daha kararlı çıktı. "Seni ölüme iten şeyler her ne ise hepsinden korurum."
Gece gülerek "Kaç yaşındasın?" diye sordu. Aralarında fazla yaş farkı olduğunu düşünmüyordu ama yanındaki çocuk sanki tüm dünyayla savaşa bilecekmiş gibi konuşuyordu. Zaten aldığı cevap tahmin ettiği gibiydi.
"On beş."
"On beş yaşındaki bir çocuğun beni koruyabileceğini sanmıyorum."
"Şu an nerede olduğunu biliyor musun?" Gece kaşlarını çatarak yeniden etrafına baktı. Hastane odasındaydı. Bunu bilmeyeceğini neden düşünüyordu ki? Lojmanda yaşananlardan sonra da gözlerini böyle bir odada açmıştı. "Karşısına çıkan kişileri öldürmek için eğitilen bir sürü çocuğun yaşadığı tesistesin ve ben de o çocuklardan biriyim." Gecenin korktuğunu görmesine rağmen dikişlerine dikkat ederek sol elini tuttu. Onu kanlar içinde bulduğundan beri hissettiği korku hala ruhunu terk etmemişti. "Kendimi bildim bileli eğitim alıyorum, Gece ve bu devam edecek. Anlatırsan... Bana bir şans verirsen seni ölüme iten her şeyle savaşırım."
Odada sağır edici bir sessizlik oluşurken Gece gerçekten düşündü. Hemen yanı başında oturmuş elini tutan ve insan öldüreceğini söyleyen on beş yaşındaki çocuğun kahvelerini izleyerek olabilecekleri düşündü. Önünde iki seçenek vardı; ya çocuğun teklifini kabul edecek ve ona güvenecekti ya da eline geçen ilk fırsatta yeniden kendini öldürmeye çalışacaktı. İkinci seçeneği seçmesi için bir sürü sebebi vardı ama yanındaki bu çocuğa güvenip yaşamaya devam etmek için sebebi yoktu. Sadece...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
{Tamamlandı} Gece [+18]
Fiksi UmumOn sekiz yıl önce yaşadığı lojmandaki tüm askerler öldürülmüştü. Hikayesi diğerlerinden farklıydı çünkü hem babası öldürülmüş hem de evi yakılmıştı. Gece Toksöz katliam gününden sonra ortadan kaybolmuş, on sekiz yılını hayalet olarak geçirmişti. Ner...