Savaş Sanatı

1.6K 133 37
                                    

Yemekhane geçen her dakika kalabalıklaşırken üçüncü kez doldurduğum çayımla birlikte masama döndüm. Neredeyse yemekhane görevlileriyle aynı anda gelmiştim. Yirmi dört saattir hiçbir şey yememiş olmama rağmen bir simit ve peynir almıştım. Onu bitirdikten sonra ise gitmek yerine çay içmeye devam etmiştim. Yemekle aram olmasa da çayla nefes aldığım söylenebilirdi. Özellikle güne başladığımda çay ve sigara keyfi yapmazsam tüm gün surat asma ihtimalim vardı. Yaktığım dalı dudaklarımın arasına yerleştirdim.

Önümdeki sandalyeye birinin oturmasıyla bakışlarımı pencerenin yanında oturduğum için izlediğim manzaradan ayırdım. Ne kadar içeride sigara içmeme izin verilse de kimseyi rahatsız etmemek adına elimden geldiğince pencere kenarlarında ya da terasta olmaya özen gösteriyordum. Karşımdaki kişinin Bora olduğunu görünce elimden geldiği kadarıyla tebessüm ettim. Onu kırmak istemiyordum. Hayal ettiği gibi çocukluk arkadaşı olan Gece olamazdım ama en azından yapabildiğim kadar iyi hissetmesini sağlayabilirdim. O küçük kıza bu kadarını borçluydum.

"Dün yemek saatlerinde ortada olmayınca uykuna düşkünsün sanmıştım."

"Yorgundum sadece. Normalde sabah beşte uyanırım."

Bora tek kaşını kaldırarak "Beşten beri burada mısın?" dediğinde başımla tabağını işaret ettim. Konuşurken kahvaltısını yapmazsa bugün de aç kalan o olacaktı. Etrafımızdaki masalar dolmaya başladığından içime çektiğim son dumandan sonra yeni sigara yakmadım.

"Yemekhane yedide açılıyor. İstesem de gelemedim yani."

"İki saat ne yaptın?"

"Bir saati koşuyla, bir saati de kitapla geçirdim." Yanıma sadece tek kitap almış, onu da bitirmiştim. Eğitimden sonra Kuzeye eve ya da bir kitap evine gitmem gerektiğini söyleyecektim. Burada zaman geçirebilmek için kesinlikle okuyabileceğim her şeye ihtiyacım vardı. "Çaysızlıktan tesisi yakmak üzereydim."

Boranın buruk bir tebessümle "Çocukken çayı hiç sevmezdin," demesiyle tek kaşımı kaldırdım. Sevmiyor muydum? Emin değildim. Konu çocukluğum olunca beynim sadece tanıdığım kişileri değil, kendimle ilgili bilgileri de silmişti. Alışkanlıklarımı, neye nasıl tepki verdiğimi, sevdiklerimi, sevmediklerimi... Her şeyi unutmuştum. "Hatırlamıyor musun?" Başımı olumsuz anlamda sallamamla Bora sıkıntıyla ofladı. Yine de üzerime gelmek yerine konuyu değiştirdi. "Tuğba denen kızla sen ne alaka?"

Bakışlarım bizden iki masa uzakta oturan kızı bulduğunda karşılaştığım manzarayla kaşlarım çatıldı. Tuğbanın teni normale göre daha solgundu. Göz altlarındaki siyahlık uykusuz, kahvelerinin kan çanağına dönüşü ise uzun süre ağladığını gösteriyordu. Biri bir şey mi yapmıştı? Sana ne, Gece? Neden umursuyorsun? Kendi kendime kızdıktan sonra yeniden çocukluğumun en güzel yanı olan yeşil gözlere baktım. "Aynı yerde çalışıyoruz," dediğim sırada kısacık bir an kızı yeniden kontrol ettim. Bakışlarımızın buluşmasıyla panikleyerek gözlerini kaçırması kesinlikle bilmem gereken şeyler olduğunu gösteriyordu. "Yirmi üç yaşımdan beri aynı restoranda çalışıyorum. Benden bir yıl sonra da o geldi."

"Aynı lojmanda kaldığınızı biliyor muydun?"

"Ben bilmiyordum. Dedim ya, geçmişle ilgili hatırladığım pek bir şey yok. Seni bile buradaki çocukların lojmandakiler olduğunu bildiğim için anımsadım." Belli belirsiz birkaç anı tesise geldiğimden beri zihnimde açığa çıkmaya çalışsa da temelde hala net olarak hatırladığım bir şey yoktu. Küçük Gecenin Borayla birlikte bisiklet sürdüğünü, Neciple tartışığını anımsıyordum. Şimdilik sadece bu kadarından emindim. "O hatırlıyormuş. Burada karşılaşınca itiraf etti." Boranın tek kaşını kaldırmasıyla "İtiraf etmeye mecbur etmiş de olabilirim," demek zorunda kaldım. Sonuçta yemekhaneden Tuğbayı neredeyse sürükleyerek çıkardığımı herkes görmüştü.

{Tamamlandı} Gece [+18]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin