Kapının art arda vurulmasıyla hızlıca ayaklandım. Yastığımın altına uzanıp da silahımı bulamayınca kaşlarım çatıldı. Hemen sonra benim gibi doğrulan adamı gördüm. Silahım yoktu çünkü odamda değildim. Kuzeyin odasında, yatağındaydım. Geçirdiğimiz her an zihnimde kendini tekrarlarken bakışlarımı kaçırdım. Tesiste neden seviştiğimiz adamla nasıl konuşmamız gerektiğiyle ilgili de eğitim vermemişlerdi ki? Görev için giydiğim ve Kuzey tarafından yırtılan elbisem dışında elimde bir şey olmadığından sandalyenin üzerinde duran ajana ait tişörtü üzerime geçirdim. Dizlerime kadar geldiğinden altıma giyecek bir şeyler aramak yerine kapıyı açmaya gittim.
Ozanın yüzündeki ifadeyi gördüğüm ana kadar kapısını açtığım odanın bana ait olmadığını unutmuştum. Yanağımın iç kısmını ısırarak yanıma gelen Kuzeye baktım. Ozan benden hoşlanmadığını açıkça ifade eden biriydi. Her halde bizi bu odada, beni ekip liderinin tişörtünü giymiş halde görmesi ikisinin arasında yeterince sorun yaratacaktı.
"Ne oluyor?"
"Koray uyandı. Ziyaretçisi var."
Kuzey "Geliyoruz," dese de kapıyı bana ters ters bakan Ozanın suratına kapattı. Ne yaptığını sormaya fırsat bulamadan bir elini belime, diğer elini de bacaklarımın arkasına sararak beni kucağına aldı. Yatağa oturduğunda hala kucağında ve şaşkındım. Küçük hareketlerle yüzüme düşen birkaç tutam saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. "Nasılsın?"
"Bizi bekliyorlar, Kuzey."
"Farkındayım. Biraz daha bekleyebilirler. Önce iyi olup olmadığını bilmek istiyorum." Çenemi tutarak dudaklarıma küçük bir öpücük bıraktı. Gökyüzünü andıran gözleri az öncenin aksine sıcacık bakıyordu. Ajan kimliğinden saniyeler içinde sıyrılmıştı. "Ağrın var mı?"
Yüzümü tutuşundan kurtarıp ayağa kalkmak isteyince bir kolunu karnıma sararak bana engel oldu. Dudaklarındaki gülümsemeden nefret ediyordum. Nadiren de olsa eline koz geçiyordu ve şu anda da o kozlardan birini utandığım için eline veriyordum. "Kes şunu," deyip yeniden kalkmak isteyince bu kez kahkaha atarak beni kucağında tutmaya devam etti. "Ciddiyim. Kes şunu."
"Benim gözü kara paralı askerime de bakın. Yanakların da kızaracak mı acaba?" Omzuna vurmamla gülerek yüzümü kendisine doğru çevirdi. Bakışlarında gerçekten endişe vardı. Onun gibi herkese sert davranan birinin bu kadar düşünceli olacağı aklıma gelmemişti. "Ben de ciddiyim, Gece. Bana bir şey olmaz havaların zerre kadar umurumda değil. Ağrın var mı?"
"Yok."
"Saçma sapan triplere girmek de yok," demesiyle kaşlarım çatıldı. "Hiçbir şey olmamış gibi davranmayı aklından bile geçirme." Ellerini yeniden belime sararak oturuşumu değiştirdi. Şimdi bacaklarım belinin iki yanından ileride, yatağın üzerinde duruyordu. Vücutlarımızın arasında mesafe kalmamıştı ve yüz yüzeydik. "Birlikte olduk ve artık istesen de istemesen de ilişkimiz var."
"Kesinlikle istemiyorum."
Hala belimde olan eliyle kalçamın tamamen kendisine yaslanmasını sağlayınca hissettiğim sertlik yüzünden dudaklarımdan firar eden inlemeyi engelleyemedim. Kuzey "Kesinlikle istiyorsun," dedikten sonra bu kez dudaklarını şakağıma bastırdı. Bilerek mi yapıyordu emin değildim fakat öptüğü nokta tam da o gün silahı dayadığım noktaydı.
"Neden benimle ilişkin olmasını istiyorsun ki? Hele de her şeyi biliyorken?"
Kuzey derin bir nefes alıp bileklerimi tuttu. Dikiş izlerini görebileceğimiz şekilde tuttu. "Konuşmak istemediğin için bu konuyu açmadım." Sol bileğimdeki yara izini öpüp bakışlarımızı buluşturdu. "Keşke onları yaşamasaydın ama yaşadın diye seninle ilgili düşüncelerim değişmedi. Seni tanıdım diye pişman değilim. Tek pişmanlığım seni koruyamamış olmak." Sağ bileğimdeki yara izini öperken dediği şey yüzünden gözümden akan yaşı engelleyemedim. "Tek pişmanlığım o bıçağı senin yerine saplayamamış olmak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
{Tamamlandı} Gece [+18]
Ficción GeneralOn sekiz yıl önce yaşadığı lojmandaki tüm askerler öldürülmüştü. Hikayesi diğerlerinden farklıydı çünkü hem babası öldürülmüş hem de evi yakılmıştı. Gece Toksöz katliam gününden sonra ortadan kaybolmuş, on sekiz yılını hayalet olarak geçirmişti. Ner...