Kuzey Koral
Delirmek üzereydim. Dört gün. Gecenin bir anda ortadan kaybolmasının üzerinden tam olarak dört gün geçmişti. Onunla ilgisini olduğunu bildiğim hiçbir yerde yoktu. Kameralarda gidişiyle ilgili kayıt yoktu. Toz olup uçmuştu. Silinen kayıtlarla ilgili tek tahminim ortadan kaybolmasının Askerle ilgisi olması yönündeydi. Bir noktada bu sayede kendimi kontrol edebiliyordum. Askerin ona duyduğu zaafa güvenmek dışında şansım yoktu. Bir çok kez canını tehlikeye atmış olmasına rağmen ölmesini istediğine dair işaret yoktu. Buna güvenmek zorundaydım.
Sıkıntıyla yüzümü ovuşturduğum sırada ensemde hissettiğim soğuk metal ile kaskatı kesildim. Toplantı odasına biri girmiş ve ben fark etmemiş miydim? Dişlerimi sıkarak bakışlarımı karşımdaki pencereye çevirdim. Akşam olduğundan karanlıktı ve bu sayede arkamdaki kişinin yansımasını net şekilde görebiliyordum. Yüzünde maskeyle yanıma gelebilecek tek kişi vardı. Yüzünde maske vardı. Kayıtlarda var mı bilmiyorum ama adam asker giyimindeydi. Maskesi balaclava tarzındaydı. Sadece gözleri görünüyordu. Gecenin tarif ettiği kişi hemen arkamda duruyordu.
"Teslim olacak birine benzemiyordun."
"Teslim olmaya gelmedim."
Enseme yaslanmış olan silaha rağmen alayla güldüm. "Buradan başka türlü çıkmanın yolu olduğunu mu sanıyorsun?" Neye odaklanmam gerektiğinden emin değildim. Asker yanımdaydı. Lojmandaki askerlerin katili, ülkemden önemli bir dosyayı çalan ve yıllar sonra öldürdüğü askerlerin çocuklarının peşine düşmüş olan adam yanımdaydı. Diğer yandan ise... Geceyi elinde tutan kişi yanımdaydı.
"Aptallığın beni şaşırtıyor, ajan." Sesindeki neşenin sahteliği yansımasından görünen gözlerinden belliydi. Kesinlikle neşeli değildi, hatta fazlasıyla huzursuz görünüyordu. "Burada yalnız olduğumu mu sanıyorsun? Kendimi korumaya almadan geldiğimi mi sanıyorsun?"
"Umurumda değil."
Net ve hızlı cevabıma Askerin cevabı da gecikmedi. "Ya Gece?" derken sesindeki huzursuzluk artmıştı. Bunun diğer kanıtı da baskısını artırdığı silahıydı. "O umurunda mı?"
Blöf yapabilirdim. Gecenin umurumda olmadığını, bir kişi için diğer herkesi yok sayamayacağımı, dosyanın çocukların hayatından daha değerli olduğunu söyleyebilirdim. Ki bunların hepsi gerçekti. Görevin asıl amacı dosyayı kurtarmaktı. Acımasızca göründüğünü bilsem bile dosya için tesise getirdiğimiz tüm çocukları feda edebilirdik. Fakat ortada kendimden, taşıdığım kimlikten utanmama neden olan bir gerçek vardı. Yirmi yedi yaşındaki beni zerre kadar umursamayan bir kızı seviyordum. Arkamdaki adamın da bunu bildiğine emindim. Bu yüzden söylemem gereken tüm doğru cümleleri es geçerek "Saçının teline bile zarar gelmeyecek," dedim. Sesim sert ve kendinden emindi. Saçının teline zarar gelirse dünyayı yakmaktan çekinmeyeceğimi belli ediyordum.
"Benimle olsaydı haklı olurdun, ajan." Boynumun ağrımasına neden olacak bir hızda arkamı döndüm. Sonunda Askerle karşı karşıyaydım. Yüzündeki maske nedeniyle sadece gözlerini görebiliyordum. Ne demişti o? Benimle olsaydı mı? "Benimle değil. Benimle değilse güvende de değil, ajan."
"Sen almadıysan kim..."
"Tahmin etmek zor olmasa gerek." Kaşlarımı çattığımı görünce oflayarak silahını indirdi. "Yıllardır saklı olan kimliğini açık etti ve hemen sonrasında ortadan kayboldu. Sence bunlar tesadüf mü?"
"Ne saçmalıyorsun?"
"Küçük kızı seninkiler aldı, ajan. Dosyanın onda olduğundan eminler. Benim küçük kıza dokunmadığımı biliyorlardı, bu yüzden devreye girdiler. Dosyanın yerini öğrenmeden bırakmayacaklar." Silahın namlusunu sol göğsüme bastırdı. "Onları benim kadar tanıyorsan cevabı almak için neler yapabileceklerini de biliyorsundur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
{Tamamlandı} Gece [+18]
Fiction généraleOn sekiz yıl önce yaşadığı lojmandaki tüm askerler öldürülmüştü. Hikayesi diğerlerinden farklıydı çünkü hem babası öldürülmüş hem de evi yakılmıştı. Gece Toksöz katliam gününden sonra ortadan kaybolmuş, on sekiz yılını hayalet olarak geçirmişti. Ner...