Gözü donmuş halde Kuzeyi sarsan Güneyi geriye çekmeye çalışsam da başarılı olamıyordum. Delirmişti. Ciddi anlamda delirmişti. "Deve, yalvarıyorum dur." Yardım etmeleri için Oktay ve Sunaya baktım. Silahlarını diğer ajanlara doğrultmuşlardı. Tamam, yardım etmeyeceklerdi. Kuzeyin yakasını tutan ellerini tuttum. "Güney, Askerin yapmak istediği bu. Biz birbirimize düşelim, o da rahatça tesise girebilsin diye yaptı. Lütfen gidelim."
"Yirmi yedi dakika." Güney bir elini Kuzeyin boğazına sardı. Kuzey neden tepki vermiyor, kurtulmaya çalışmıyordu ki? "O gün kalbin yirmi yedi dakika boyunca atmadı, Gece," dedikten sonra bana baktı. Gözlerindeki nefret nefesimi kesecek kadar fazlaydı. O günü atlatamayan tek kişi Güneydi. Yıllardır beni vuran kişinin peşine düşmediği için yaşadığı öfkeyi biliyordum, bunu yapmasın diye verdiğim mücadeleyi bildiğim gibi. "Öldüğünü düşündük. Seni kaybettim sandım."
"Biliyorum ama yaşıyorum, değil mi?" Yüzünü ellerimin arasına alarak Kuzeyin tamamen odağından çıkmasını sağladım. Sakinleşmesi için sadece bana bakması gerekiyordu. "Geri döndüm. Sana, size geri döndüm. Yanındayım. Lütfen beni dinle." Bakışlarının yumuşadığını gördüm. Hala Kuzeyi bırakmamış olsa da bu da bir gelişmeydi. "Tesise gitmemiz gerekiyor. Orhanı almalarına engel olmamız gerekiyor. Lütfen, Güney. Orhana zarar gelirse kendimi affedemem, biliyorsun."
Bileklerini tutarak Kuzeyi bırakmasını sağladım. Güney öfkelenlendirmesi en zor insanlardan biriydi. En kötü anlarda bile kontrollü olur, öfkesinin mantığının önüne geçmesine izin vermezdi. Sınırları belliydi ve ben kesinlikle o sınırlardan biriydim. Delirmesi bu yüzdendi. Gitmek için kolunu çekiştirsem de tamamen kapıya yönelmeden önce son kez ajana baktı.
"Bu iş burada bitmedi. Gecenin hayatından çaldığın zamanın bedelini ödeyeceksin."
🚬
Tesis kaos kaynağıydı. İçeride başlayan çatışma geride bir sürü ceset bırakmıştı. İyi haber cesetlerin ajanlara ait olmasıydı. Sis bombaları yüzünden göz gözü görmüyordu. Küfür ederek henüz son nefesini vermemiş bir ajan arama umuduyla diğer kata geçtim. Avcılar Kuzeyin ekibiyle birlikte diğer katlara dağılmışlardı. İçeride hala birilerinin olduğunu biliyordum, bu yüzden kimseye seslenmedim. Geldiğimizi fark etmemeleri gerekiyordu. Kapısı kırılmış bir odadan daha çıktığımda duyduğum inleme sesiyle sola yöneldim. Hala hayatta olan biri vardı.
"Duyuyor musun beni?"
Zar zor açık tuttuğu gözlerini yüzüme çevirdi. İlk başta saldırganlardan olduğumu sanarak silahına uzansa da yüzümü hatırlayınca "Evet," dedi. Yarası ağırdı. Hayatta kalma şansı yoktu.
"Çocuklar nerede?"
"Kaçtılar." Öksürük krizine girmesiyle bedenini rahatlıkla nefes alabileceği bir pozisyona getirdim. Öleceğinin farkındaydı. "Panik odasına götürmek istedik ama tesisin güvenli olmadığını söylediler. Kontrolü sağlayamadık. Ormanlık alana kaçtılar. Üçü liderlik yapıyordu."
"Kimler?"
"Bora Aksoy. Necip Dinçer. Halit Güleç."
Kalbim canımı yakacak kadar hızlı atıyordu. Ormandaydılar. Peşlerinde bir sürü tetikçi vardı. Asker sadece birkaç kişiyi öldürmek istiyorken şu anda herkes açık hedefti. Gözleri kapanmak üzere olan ajanı sarsarak "Orhan Kutlu hayatta mı?" diye sordum.
"Çocuklarla kaçtı."
Başı yana düşen ajanı bırakıp koşmaya başladım. Tesisin çevresi sahte ağaçlarla sarılı olsa da geri kalanı gerçekti. Ormanlık alan sonsuzluğa uzanıyormuş gibi hissettirecek kadar genişti. Henüz dosyanın onda olup olmadığından emin olmadığı çocuklara zarar vermemek için peşlerine düşmeme ihtimali varsa da kesin olan tek şey vardı. Orhanı almadan durmayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
{Tamamlandı} Gece [+18]
Ficção GeralOn sekiz yıl önce yaşadığı lojmandaki tüm askerler öldürülmüştü. Hikayesi diğerlerinden farklıydı çünkü hem babası öldürülmüş hem de evi yakılmıştı. Gece Toksöz katliam gününden sonra ortadan kaybolmuş, on sekiz yılını hayalet olarak geçirmişti. Ner...