1. Bölüm

1.4K 64 17
                                    


Günün birinde her şeyi herkesi bırakıp gitmek isteyeceğim aklıma dahi gelmezdi. Ta ki ona kadar. Onun koyu kahve gözlerine baktığımda hayat bulduğumu hissediyordum. Bana sonsuz sevgi veriyordu. Ama gün geldi ve çok fazla kavga ettiğimizi, şimdi böyleyse ileride nasıl olacağını ve bitirmemiz gerektiğini söyledi. Böyle saçma bir bahane ile beni nişan günü terk etti. O gitmişti. Ayrı bir yol çizmişti kendine. Ama ben kaldım. Kendime gelemeyişlerim uzun sürdü. Nişan günü terk edilmek kolay bir şey değildi. O günden sonra kendimi daha çok derslere vermiştim. Daha çok çalışmıştım. Hayattan alacaklarım vardı. Bir gün herkesi pişman edecektim. Benim hikayem böyle başlamıştı. Ben Nur. Nur Kıraç. 23 yaşında sıradan kahverengi gözlü, kestane rengi saçlara sahip, beyaz tenli bir kızdım. Acıyı iliklerime kadar yaşamış ve acının ne olduğunu çok iyi bilenlerdendim.

"Nuuur ben çok kötüyüm."

Ekranıma düşen bildirim ile telefonumu elime aldım.

"Noldu? Neyin var?"

"Yeni bir hayata başlayacağız. Sen ayrı ben ayrı."

"Evet, bu doğru."

"Gitmesen burada çalışsan."

"Bu konuyu hallettik sanıyordum."

"Üzgünüm benim hatam yokluğunda çok kötü hissedeceğim."

Büşra benim en yakın arkadaşımdı. En kötü günlerimde de en mutlu günlerimde de hep vardı. İstanbul'a gidiyordum. Büşra'dan ayrılacak olmak beni üzüyordu ama yapacak bir şey yoktu. Bu fırsatı geri çeviremezdim.

Valizim zaten hazırdı. Dışarıdan bakan birisi buradan bir an önce gitmek istediğimi anlayabilirdi. Ki bu da zaten olan bir şeydi. Buradan gitmek istiyordum. Dışarı çıkıp biraz yürümek istedim. Son günlerde hep evdeydim. Kıyafetlerimle dolu olan dolabımın önüne geçtim ve elime boğazlı siyah bir kazak ile siyah dar bir pantolon aldım. Üzerimi giyinip aynanın karşısına geçtim. Saçımı sıkı bir at kuyruğu yaptım ve yüzüme rimel ve böğürtlenli bir ruj sürdüm. Telefonumu ve cüzdanımı çantama koyup aşağı indim. Kısa siyah montumu da üzerime geçirip mutfağa annemin yanına yöneldim.

"Nereye gidiyorsun?"

"Biraz hava almak istiyorum."

"Nur, kızım son iki yılda çok değiştin. Gitmek istiyorsun. Üstelik buruda da çalışma imkanın var iken. Gitmekte kararlı mısın? Buna emin misin?"

"Eminim anne."

"Onun yüzünden değil mi? Hala acı çekiyorsun ve buradan giderek onu, anılarınızı geride bırakarak unutacağını düşünüyorsun?"

"Anne ben o defteri kapatalı çok oldu. Sende kapatsan iyi olur. Hadi ben çıkıyorum geç olmadan gelirim."

Annemin yanağını öpüp evden çıktım. Hava soğuktu ve sisliydi de. Ama her şeye rağmen güzeldi. Yürüyüş yapmayı hep sevdim. Hele de böyle havalarda. Sahil kenarına vardığımda pamuk şeker satan bir amca vardı. Yanına gidip bir tane pamuk şeker aldım ve boş bankalardan birine oturdum. Pamuk şekerimi açıp yemeye başlamıştım. Denizi seviyordum. İzlemesini, yüzmesi, denizin kokusunu, her şeyini seviyordum. Bir süre orda oturup denizi seyretmeye başladığım sırada sessizliğimi bozan çalan telefonumdu.

"Alo, Nur Kıraçla mı görüşüyorum?"

"Buyurun benim?"

"İstanbul'da Dilmen Holding ile bir iş anlaşması imzalamışsınız doğru mudur?"

PiyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin