Merhaba canlarım. Çok sevdiğim bir yazarın çok sevdiğim bir sözü var. Sizlerde tanıyorsunuzdur zaten. Buradan ona çokça sevgiler. "Kitap yazmayı otobüs yolculuğuna benzetiyorum. Birileri binerken birileri iniyor. Duraklarda inenler oluyor, ama yeni kişilerde biniyor otobüse. Gibi bir söz söylemişti sevgili yazar. O kadar haklı ki. Birileri okumaktan sıkılıp bırakırken, birileri beğenip başlıyor kitaba. Otobüsümüze yeni binenlere hoşgeldiniz demek istiyorum. En baştan beri benimle olan herkese de çok teşekkür ederim.
Her birinizi çok seviyorum. Daima var olun, sevgilerimle... <3
♟
"Senin içindi." dedim sesim feryat ediyordu. Ama bu bile Uğur'un umrunda değildi.
"Geldiğin yere gidebilirsin... Artık biz diye birşey yok!" dedi.
Bu olamazdı. Hızla gözlerimi gözlerine çevirdim. Ama bana bakmıyorlardı. Yerdeki parçalanmış bardağın camlarındaydı gözleri. Son sözünü söylemişti ve ne dersem diyeyim birşey değişmeyecekti.
O yaşasın diye gitmiştim, ve o şimdi beni öldürmüştü.
Zorlukla ayağa kalktım. Tam karşısında durdum. "Bu musun sen Uğur Dilmen?! Bu musun gerçekten? Bir kez bile dinlemeden bitirecek misin her şeyi?!" diye sordum. Ayakta durmak çok güç geliyordu.
Uğur gözlerini bana değdirmekten kaçınıyor inatla gözlerini bana çevirmiyordu. "Her şey bitti..." dedi tek nefeste. Elim hızla kalbime giderken onun tek nefeste kurduğu cümle benim tüm nefesimi kesmişti.
Başımı hızla iki yana sallamaya başlamıştım. Bunu neden yaptığımı bilmiyordum. Kurumaya yüz tutmuş gözyaşlarımın yerine hızla yenileri eklenirken bir adım geri gittim.
"Hayır!" diye bağırdım. Bitmesindi.
Gözleri hala beni bulmuyordu. Bir adım daha geriye gittim.
"Sen bu değilsin! Sen beni seviyorsun bitiremezsin!" Sesim titriyordu. Bacaklarım titriyordu. Adeta ruhum çekiliyordu.
"Bitti!" dedi. Bu defa bunu çok sessiz söylemişti. Her şey bitmişti. Beni artık sevmiyor muydu?
"SENİN SEVMELERİNE KALMADIM!" diye bağırdım, gözyaşları içinde. Dilim bunu söylese de kalbim bambaşka söylüyordu. Beni sevsin istiyordum. Benden vazgeçmesin.
Başını hızla çevirip gözlerimin içine baktığında, gözlerinde ki ifade ne demekti bilmiyordum ama bir şeyi çok iyi biliyordum. Canı yanmıştı. Ama yanan can bir tek onun değildi. Benim canımı da yakıyordu. Benim canım yansa onun, onun canı yansa benim canım yanıyordu. Canımız yanıyordu.
"Git öyleyse." dedi. Sesli bir nefes verdi. "Git Nur..."
Dediğini yapacaktım gidecektim. Beni istemiyordu. Beni kimse istememişti. Ne ailem sandığım ailem, ne de Uğur. Beni kimse istememişti, istemiyordu. Tek kelime etmeden kömür karası gözlerine baktım öylece. Son kez doya doya bakmak istedim. O da sıradan kahverengi gözlerimden çekmedi kömür karası gözlerini. Bu bir vedaydı. Sessiz bir veda. Kömür karası ve sıradan kahverenginin vedası. Belkide artık kömür karası ve sıradan kahverengi asla birbirlerini görmeyeceklerdi. Çünkü kömür karası sıradan kahverengiyi öldürmüştü. Sıradan kahverengi, katiline aşık bir şekilde ölmüştü. Ama kimse katiline aşık olamazdı. Kömür karası gözler, sıradan kahverengi gözlerin tamamen kapanmasını sağlamıştı. Onu öldürmüştü.
♟
1 Yıl 5 Ay sonra
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Piyon
General FictionBoynunda belirginleşen şah damarı her şeyi ortaya koyuyordu. Pişmandı. Yaşattığı şeyler için. İnanmadığı onca şey için.. Yanına gidip kollarımı boynuna doladığımda gülümsemişti. Bitmemiş bir hikayemiz vardı. Onca kötü yaşanmışlığa rağmen tamamlanmas...