Yaşadığınız bir anı silmek istersiniz. Onu yaşamamış olmayı dilersiniz ama bu mümkün değildir. Bir kere birşey yaşandıysa ne olursa olsun onu yaşanmamış sayamazsınız.
Arda Işık'ın notla beraber Uğur'un kardeşine ait olan elbiseyi göndermesinin üzerinden iki saat geçmişti."Bu gece, bu elbiseyi giy ve sana atacağım konumdaki otelde benimle buluş. Tekrardan başlayabiliriz. Sevgililerimle Arda.."
Söylediğine göre bir konum atacaktı. Çok geçmeden konum telefonuma gelmişti. Ancak telefonum bende değil Uğurdaydı. Konumu ben görememiştim. Uğur kendisinin gideceğini ve Arda'yı öldüreceğini söylemişti. Ama ben buna karşı çıkmıştım. Uğur gidemezdi. Arda'yı uzun sürededir tanıyorum. Eve bir paket gönderecek ve bunu Uğur görmeyecekti. Böyle mi düşünmüştü. Çok aptalcaydı. Bizzat Uğur'un da göreceğini bile bile göndermişti o paketi. Uğur'a bir tuzak kuracaktı. Ama şuan Uğur o kadar öfkeliydiki bunu bile anlayamayacak durumdaydı. Merdivenlerden inen Uğur'u gördüğümde oturduğum yerden kalktım ve yanına ilerledim.
"Nereye?" bana neden çok saçma bir şey sormuşum gibi bakıyordu bilmiyordum ama bu hoşuma gitmiyordu.
"Sence?" dedi.
Arda'nın yanına gittiğini elbetteki biliyordum fakat gidemezdi. Açıkça belli değilmiydi bunun Arda Işık'ın oyunu olduğu. Neden kimse beni dinlemiyordu. Önüne geçtim ve "Gidemezsin!" dedim. Tek kaşını kaldırdı ve dudaklarını araladı.
"Ne demek gidemem!?" sesi oldukça sert çıkmıştı.
"Gidemezsin diyorum Uğur!"
Kaşlarını mümkünmüş gibi daha da çattı ve "Çekil önümden." diye kükredi. Sesindeki tını yerimde zıplamama neden olmuştu. Önünden Çekildim. Madem ölüme gitmek istiyordu gidebilirdi. Önünden çekilmem ile hızlı adımlarla bahçeye çıktı. Gözlerim onu takip ediyordu.
"Ayhan." diye bağırdı.
Adının Ayhan olduğunu öğrendiğim ve rüyamda da gördüğüm adam koşarak Uğur'un yanına geldi ve "Buyur abi." dedi. Uğur başını sağa ve sola yatırıp "Adamları topla Arda Işık'ın kaşıntısı varmış, geçmiyormuş gidiyoruz." dedi. Dönüp arkasına baktığında göz göze gelmiştik. Bakışlarımla gitme diyordum ama Uğur anlamıyordu. Önüne dönüp belinden silahını çıkarttı ve şarjörünü kontrol etti. Ayhan tekrar Uğur'un yanına geldi ve hazır olduklarını söyledi.
"Bana bak Ayhan ben yokken evin etrafında kuş uçmayacak. Eğer olaki Nur'un tırnağına zarar gelsin senide o orusbu çocuğunun yanına gömerim!" dedi.
Ayhan anladım der gibi başını salladı. Uğur arkasına tekrar bakmaya gerek duymadan arabasına bindi ve gitti. Ayhan gitmemişti. Uğur onu burada bırakmıştı. Güvenliğimden emin olmak istemişti. Uğur gelene kadar uyku tutmazdı. En iyisi bir fincan kahve yapıp Uğur'u beklemekti.
Elimde kahve ile bahçeye çıktığımda havanın serinlediğini hissettim. Masanın kenarındaki ahşap sandalyeyi çektim ve oturdum. Aklım Uğurdaydı. Kahvemden bir yudum alacağım sırada fincan elimden kayıp yere düşmüştü. Birşeyler olacaktı. Hissediyordum ve benim buna engel olmam lazımdı. Ayağa kalkıp dış kapının önünde bekleyen Ayhan'ın yanına koştum.
"Biliyormusun sen!?" diye bağırdım.
"Neyi yenge?" dedi Ayhan.
"Uğur nerede biliyormusun?"
"Biliyorum yenge."
"Beni Uğur'a götür.!" dedim. Bağırmıyordum ama sesim oldukça sertti.
Başını sağa ve sola sallayıp "Yapamam yenge abim beni öldürür." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Piyon
General FictionBoynunda belirginleşen şah damarı her şeyi ortaya koyuyordu. Pişmandı. Yaşattığı şeyler için. İnanmadığı onca şey için.. Yanına gidip kollarımı boynuna doladığımda gülümsemişti. Bitmemiş bir hikayemiz vardı. Onca kötü yaşanmışlığa rağmen tamamlanmas...