Ada'nın attığı konuma baktım ve yazdığı mesajı okuyup cevap yazdım. Ela, Nazlı, Berk ve Uğur da bizimle olacaklarmış. Bu güzel olmuştu, hepsini özlemiştim. Telefonu kapatıp "Bunları konuşmasak?" dedim Uğur'a dönerek. Çünkü yaşananları hatırlamak veya konuşmak bize bir şey katmıyordu.
"Olur." dedi ve yanağıma minik bir öpücük kondurdu. "Ada kim?"
"Uzun zaman önce tanışmıştık. Kutayla birlikte sahil kenarında bir restorandaydık Ada ve arkadaşları sahilde şarkı söylüyordu. Bende gitmiştim yanlarına, bende söylemiştim."
"Şarkı söyledin?" diye sordu muzip bir ifade ile. Başımı evet anlamında salladım. "Bende dinlemek isterim." dediğinde kıkırdadım.
"Bu güzel sesi dinlemek istiyorsanız zira kesenin ağzını açmanız gerekir." dediğimde kaşları havalandı ve küçük bir kahkaha attı.
"Öyle mi oluyormuş?" diye sorduğunda gözlerim dudaklarına kaymıştı.
"Hı hı..." dedim ve hemen gözlerimi gözlerine çevirdim. Uğur bu hareketimi görmüş olacakki küçük bir kahkaha daha attı ve zaten azıcık olan mesafemizi sıfırladı. Dudaklarını dudaklarımda hissettiğimde titremiştim. Beni tutkuyla öpüyordu ve bende karşılık veriyordum. Geriye çekildiğinde gözleri parlıyordu.
"Sanırım bu tada aşığım..." dedi gülümseyerek.
"Ne tadı?" diye sordum. Zira beynim uyuşmuş gibi hissediyordum. Beni bu kadar kolay etkilememeliydi.
"Dudaklarına karışmış böğürtlen tadına aşığım." dediğinde kaşlarım havalandı ve daha çok geriye çekildim.
"Ha sen yani böğürtlene aşıksın?" dedim sitemle.
Uğur'un gözleri şaşkınlıkla açılmıştı. "Öyle bir şey mi dedim ben?" diye sordu.
"Evet!" dedim. Sinirlenmiştim. Böğürtlen olmasa beğenmeyecekti yani dudaklarımı.
"Nur beni kulaklarınla dinlediğine emin misin sevgilim?" diye sordu.
"Ne diyorsun ya?" dedim ve hızla ayağa kalktım. Adım atacağım sırada kolumu tuttu ve kendimi kucağında buldum.
"Bırak beni!"
"Cık. Bir defa olur o..." dedi ve saçlarımın arasına öpücük kondurdu.
"Öpmesene beni!" dediğimde baş ve işaret parmağı ile çenemi tutup yüzümüzü eşitledi.
"Dudakların nasıl bilmiyorum ama böğürtlen tadı veriyor. Bu içtiğin sigaradan kaynaklı değil. Dudaklarının kendi tadı. Ben böğürtlene değil senin dudaklarının tadına aşığım sevgilim." dedi ve dudaklarımı öptü. Açıklaması beni tatmin ettiği için karşılık verdim yoksa asla öpmezdim. He Nur he kesin öpmezdin. Ayrıldığımızda pis pis sırıtıyordu.
"Ne sırıtıyorsun?!" diye sordum. Gıcık olmuştum.
"Hiç..." dedi i'leri uzatarak. Kucağından kalktım ve yanına oturdum.
"Ben Ada'larla buluşacağım hazırlanmam lazım."
"Ada'lar?" diye sordu.
"Söyledim ya sahilde tanıştığım kız." dediğimde başını iki yana salladı.
"Ama Ada'lar dedin yani başkaları da gelecek?" dedi. Ses tonunda sorgulayıcı bir ifade vardı.
"Evet." dedim
"Kim onlar?" diye sordu.
"Ela, Ada, Nazlı, Berk, Uğur." dedim tek nefeste.
Tek kaşını kaldırmış bana sen hayırdır der gibi bakıyordu. "Berk? Uğur?" dedi dümdüz bir sesle. Buna mı takılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Piyon
General FictionBoynunda belirginleşen şah damarı her şeyi ortaya koyuyordu. Pişmandı. Yaşattığı şeyler için. İnanmadığı onca şey için.. Yanına gidip kollarımı boynuna doladığımda gülümsemişti. Bitmemiş bir hikayemiz vardı. Onca kötü yaşanmışlığa rağmen tamamlanmas...