17. Bölüm

189 31 6
                                    

"5 Ay önce"

Başımdaki ağrı geçmek bilmiyordu. Kaç tane ağrı kesici aldım sayısını dahi unutmuştum. Bugün şirkete gelmek en başından bir hataydı. Dün geceki olaydan sonra Serkan'ı dinleyip bugün dinlenmeliydim. Başımı koltukta geriye atıp gözlerimi kapadım. Daha henüz iki dakika bile geçmeden kapının tıklatılmasıyla ağız dolusu küfür etmek istemiştim. Başım zonkluyordu ve şuan kimseyi görmek dahi istemiyordum. Kapı bir kez daha tıklatıldı ve açıldı. Pozisyonumu bozmamış ve gözlerimi açmamıştım. Gelen her kimse bir ses çıkarmadı. Masamın karşısındaki iki kotuktan, sağ tarafta olanına oturduğunu hissetmiştim. İzin dahi istemeden oturduğuna göre gelen Serkan'dı. Bu şirkette kimse izin dahi istemeden karşıma oturamazdı. Serkan, ben ve Melis beraber büyümüştük. Çocukken karşımızdaki evde oturuyorlardı. Melisi kardeşi gibi görür, kollardı. Ailelerimiz çok iyi anlaşıyorlardı. Sürekli birbirimize gidip gelirdik. Zaman geçti, büyüdük. Bir gün onun ailesi ve benim ailem tatil amaçlı ortak bir plan yapıp şehirden ayrılmışlardı. Melis, Serkan ve ben yalnız kalmıştık. Gece geç saatlere kadar hep eğlendik. Yalnız kalmanın tadını çıkardık. Ailelerimiz o tatilden hiç dönemediler. Artık hep yalnızdık. O günden sonra Serkan, Melis ve ben asla ayrılmadık. Kısa süre sonra Melis de gitti bizden. Serkan ve ben yalnız kalmıştık, biribirimize ölene kadar kardeş olduk.

"Sana bugün evde kal demiştim değilmi?" diyen Serkan'a cevap vermek için gözlerimi açtım ve koltukta doğruldum.

"Bende geldim işte Serkan kalmadım evde." dedim. Başım hala ağrıyordu. Elimi başıma götürerek, "En hızlısından şu lanet ağrıyı kesecek bildiğin bir ilaç varmı?" diye sordum.

"Başının ağrısını kesermi bilmemde bir kız var." dedi. Lan şuan kız düşünecek durumda olmadığımın farkında mı değildi.

"Serkan başım zonkluyor amına koyayım! Kalkmış kız diyorsun!" dedim, sesim biraz yüksek çıkmıştı.

"Bi dur amına koyayım! Dinle." dediğinde hızla anlatması için başımı salladım. Şuan tanımadığım bir kızı dinlemek başımın ağrısını geçirmeyeceği için bir an önce anlatıp gitmeliydi. Yoksa bu aşık mı olmuştu. Aşık olduğu kızı mı dinleyecektim. Hiç sırası değildi.

Elinde bir dosya olduğunu yeni fark ediyordum. Dosyayı bana uzattığında elinden aldım ve incelemeye başladım.

Nur Kıraç.
31 Temmuz 1999, İzmir doğumlu.
Dokuz Eylül üniversitesi mezunu.
İzmir'de yaşıyor.
Bugüne kadar bir tane sevgilisi olmuş, nişan günü sevgilisi tarafından terk edilmiş.

Sayfaları çevirmeye başladığımda 1.67 boylarında; kahverengi gözlü, kestane rengi saçları olan, beyaz tenli bir kızın fotoğrafları vardı. Bakışlarım Serkan'ı buldu.

"Bu ne Serkan? Birine aşık oldun ve bilgilerini mi buldun? Banane amına koyayım! Ha benim onay vermem için bulup getirdiysen verdim hadi. Kız nişan günü terk edilmiş ama güven sorunu olabilir, sana kolay güvenmeyebilir. Fazla umutlanma derim..." dedim ve alaylı bir kahkaha attım.

Serkan'ın sinirlendiğini anladığımda daha çok gülümsedim. Beni boşu boşuna meşgul ediyordu, sinir olması işime gelirdi. Başımın ağrısı hafiflemişti.

"Ciddi ol amına koyayım!" dedi ve derin bir nefes verdi.

"Vallahi tanımadığım bir insanın hele de senin aşık olduğun bir insanın bilgilerini öğrenmek içimi açmıyor. Ancak bu kadar ciddi olabiliyorum." dedim, sırıtarak.

"Arda Işık!" dedi sertçe.

Arda Işık ne alakaydı şimdi. Kızdan konu nasıl buraya gelmişti.

"Ne Arda'sı?" diye, sordum ciddileşerek.

PiyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin