Uyumakta zorluk çektiğim günlerin birini daha yaşıyordum. Kafamı yastığa koymuş olmama rağmen uyuyamıyordum. Kalkıp sigara içmeye karar verdim. Böğürtlenli sigaramın olduğu paketi alıp balkona çıktım. Uğur da oradaydı. Sessizce yanından geçip karşısındaki berjere oturdum. Öyle dalmıştıki beni ancak fark etmişti. Başını kaldırıp bana baktığında hiçbir şey söylemedim ve sigaramı yaktım. Ne kadar süre geçti bilmiyorum sessizliği bozan Uğur'un "Melis." diyen sesiydi. Kaşlarımı çatarak ona döndüğümde elindeki viskiyi yeni fark ediyordum.
"Arda, annemin yiğeniydi. Melis ile birbirlerine çok aşıklardı. Annem ve babam ölene kadar. Melis daha sonra hayattan koptu."
Nefes alamıyormuş gibi içine derin bir nefes çektiğinde "Anlatmak zorunda değilsin." dedim. Bakışlarını yüzümde sabitledi. "Ne için, neden böyle bir oyun oynamak zorunda olduğunu bilmekte hakkın var." dedi sertçe.
Evet doğruydu. Buna hakkım vardı. Hemde en büyük hakkım bu olabilirdi. Ama bu onun özeliydi. Anlatmak istemiyorsa anlatmamalıydı. Ne kadar merak etsemde onu anlatması için zorlamayacak ve bir şey demeyecektim.
"Melis ayrılmak istedi. Annem ve babamın yokluğu gidişi onu çok fazla etkilemişti. Beni de etkilemişti ama Melis daha farklıydı. Bunu Arda'ya söylediğinde Arda buna izin vermeyeceğini söyleyip..." durdu ve devam edemedi. Sertçe yutkunduğunu gördüm. Devam etmesine gerek yoktu anlıyordum. Bana anlatmak pahasına olsa bile o acıyı tekrar yaşamasını istemiyordum. Sigaramı söndürüp yerimden kalktım ve yanına ilerledim. Oturduğu kanepede hemen yanına oturdum ve kollarımı beline doladım. Yalnız olduğunu hissetmemeliydi. Yaşadığı çok ağırdı. Kısa bir süre sonra kollarını belimde hissettim.
"Ertesi gün uyandığımda Melis yoktu. Her yeri aradım ama bulamadım. En son olarak beylikdüzündeki ikimizin çok üzgün olduğumuz zamanlarda sürekli gittiğimiz eve gittim. Eve girdiğimde Melis'in cansız bedeni salondaydı. Kendini asmıştı."
Gözlerimi yumdum ve ellerimi daha da sıkılaştırdım. Ağladığımı, göz yaşlarımı silmek için Uğur'un ellerini yüzümde hissettiğimde anladım. Yaşadığı acı nasıl geçerdi bilmiyorum.
"Melis anne ve babamdan kalan son şeydi ve ben ona da sahip çıkamadım. Allah benim belamı..." Hızla geri Çekildim ve ellerimle dudaklarını kapadım. Ben geri çekilince o da geri ellerini belimden çekti."Sakın! Sakın o cümleni tamamlama. Senin bir suçun yok. Sen böyle olsun istemezdin. Arda Işık'ın böyle bir şey yapacağını da bilemezdin. Sen insansın Uğur. Her şeyi kontrol edemezsin. Ne zaman ne olacağını bilemezsin!"
Kendine haksızlık ediyordu. Onun bir suçu yoktu. Melis'e birşey olmasını asla istemezdi. Kardeşinin bunları yaşamasını istemezdi. Kardeşinin ölmesini istemezdi. Kimse kardeşinin ölmesini istemezdi. Uğur kardeşini kaybetmişti ve bunun ne demek olduğu iyi biliyordu. Buna rağmen beni kardeşlerimle tehdit etmişti. Kardeşlerimi öldürmekle tehdit etmişti. Nasıl böyle bir insan olabiliyordu. Şuan bunu düşünmek istemiyordum. Düşünürsem Uğur'un şuan yanmakta olan canını daha da çok yakardım. Düşünmemeliydim.
"Sen bana bunları en baştan anlatsaydın deseydin ki Nur bana yardım et. Arda'yı bitirmemin tek yolu sensin. Kardeşim için bunu yapmak zorundayım. ben zaten kendim gelirdim sana. Ama Uğur sen beni kardeşlerimle tehdit ettin. Kendi kardeşin böyle bir şey yaşamışken beni kardeşlerimle tehdit ettin."
Ağlıyordum çünkü canım çok yanıyordu. Ağlıyordum çünkü kardeşlerimin başına birşey gelebilecek olması beni korkutuyordu. Uğur ellerini saçlarımda dolaştırmaya başladı."Sen." dedi. Ardından boşta kalan eliyle viskisini aldı ve yudumladı. "Onu seviyordun. Sana bunu söylesem bana asla yardım etmez ve herşeyi o orusbu çocuğuna anlatırdın." Gözlerini gözlerime değdirdiğinde konuşmak için dudaklarımı araladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Piyon
General FictionBoynunda belirginleşen şah damarı her şeyi ortaya koyuyordu. Pişmandı. Yaşattığı şeyler için. İnanmadığı onca şey için.. Yanına gidip kollarımı boynuna doladığımda gülümsemişti. Bitmemiş bir hikayemiz vardı. Onca kötü yaşanmışlığa rağmen tamamlanmas...