Ayyyy yine benn geldimmm. Gün geçtikçe biraz biraz çoğalıyoruzzz. Büyüyoruz.
Size Uğur'un ve Nur'un teşekkürlerini getirdim. İkiside sizlere çok teşekkür ediyorlar, ve de çok seviyorlarmış. İletmemi söyledilerrr...
Üçümüz dee Teşekkür ederizzzz! Her birinize.
Sizlerden bir isteğim olacak. Nur bu bölümde çok üzüldü. Çok canı yanıyor. Yıllarca bir yalanın içinde büyüdüğünü öğrendi. Bu bölüm Nur'un her birinize çok ihtiyacı var. Onun yanında olurmusunuz? Desteklerinizi bekliyorum. Bekliyoruz.
Güzel kalplerinizden öpüyorum. 💜
♟
Ben İstanbul'a döneceğiz diye düşünürken, Uğur beklemediğim bir şekilde "Bu geceyi İzmirde geçirelim." demişti ve Gaziemir'de bir restoranta gelmiştik. Cam kenarı bir masaya geçtiğimizde garson yanımıza gelmişti. Sabahtan beri hiç birşey yemediğim için çok acıkmıştım. Ben yine makarna yemek istediğimi söyleyerek makarna sipariş etmiştim. Uğur ise balık sipariş etmişti. Et yemiyordum. Balıkta yemezdim. Vejetaryen olmak çok güzeldi ve şuan bunu da düşünmek istemiyordum.
"Eee özlemişmisin İzmir'i?" diye sorduğunda cevap vermedim ve başımı camdan dışarıya çevirdim. "Nur?" dedi. Şuan küstüm ve konuşmayacaktım. Bana Arda diyerek gözlerine bakmamı sağlamış ve yetmiyormuş gibi 'İstediğin zaman nasılda bakıyorsun ama.' diyip gülmüştü. Konuşmayacaktım.
"Ne oldu?" dediğinde, ifadesiz gözlerimi kömür karası gözleriyle sabitledim. "İstanbul'a gidene kadar konuşmayacağız." diyerek tekrar başımı camdan dışarıya çevirdim. "Neden?" diye sordu. Bu kez bakışlarımı ona çevirmeden "Çünkü sen hayvansın." dedim, dan diye. Dediğim şeyin farkına varıp hızla başımı yüzüne çevirdiğimde dudaklarını birbirine bastırmış ve gülmemek için zor durduğunu anlamıştım. Gözlerim dudaklarına kaydığında dudaklarımı dişlemiştim. Uğur bunu fark etmiş ve o da gözlerini dudaklarıma çevirmişti. Başımı hızla iki yana sallayıp önüme eğdiğimde ise kocaman bir kahkaha atmıştı. "Emin misin benimle konuşmayacağına?" dediğinde hala gülüyordu.
"Eminim." derken sesim titremişti. Uğur bir kez daha kahkaha atıp "O zaman konuşmadan anlaşırız bizde." dediğinde göz kırpmıştı. Ağzım ve gözlerim şaşkınlıktan eş zamanlı açılırken kızardığımı hissediyordum.
Hiçbir şey söylemeyip gözlerimi restorantın içinde dolaştırmaya başladığımda gözlerim girişte takılı kalmıştı. Gözümü bir kaç dakika kapıdan çekememiştim. Yıllarca abim sandığım ama aslında abim olmayan abim, en yakın arkadaşım Büşra ile gülüşürek restoranta giriyordu. Büşra abimden etkileniyordu. Bunu her zaman belli etmişti ama abimin ondan etkilendiğini bilmiyordum. Gözlerimi onlardan çektiğimde ise Uğur'un kömür karası olan gözleriyle göz göze gelmiştim. Kaşlarını çatmış yüzümü inceliyordu. Birşeyler olduğunu anlamıştı. Sorun yok der gibi başımı salladım. Ama Uğur buna ikna olmamış olacak ki az önce gözümün takıldığı noktaya başını çevirdi. Değişen yüz hatlarından gerildiğini anlayabiliyordum. Tekrar bana döndüğünde "İstersen gidebiliriz." demişti. Buna gerek yoktu. Gerçeklerden kaçamazdım. Doğu Kıraç abim değildi. Bu pekala bildiğim bir gerçekti ve bundan kaçmayacaktım. Uğur'a buna gerek olmadığını söyleyip başımı camdan dışarıya çevirdim. Dışarıda balon satan bir amca vardı. Ellerinde iplerini tuttuğu rengarenk balonlar çok güzel gözüküyordu. Birden balonları patlatma arzusuyla dolup taşmıştım. Ama bunu kimseye belli etmeyecek ve İstanbul'a döndüğümüzde bir sürü balon alıp patlatacaktım.
Biraz sonra duyduğum "Nur." sesiyle başımı sesin geldiği yöne çevirdim.
Veee sürprizz.
Abim olmayan abim ve en yakın arkadaşım Büşra karşımda duruyorlardı. Ama ben muhatap olmak istiyormuydum? Hiç sanmıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Piyon
General FictionBoynunda belirginleşen şah damarı her şeyi ortaya koyuyordu. Pişmandı. Yaşattığı şeyler için. İnanmadığı onca şey için.. Yanına gidip kollarımı boynuna doladığımda gülümsemişti. Bitmemiş bir hikayemiz vardı. Onca kötü yaşanmışlığa rağmen tamamlanmas...