Merhaba yine biz geldik. Artan okunma oranları için çok teşekkür ederim. Gün geçtikçe büyüyor olmamız inanılmaz!
Neyse çok uzatmadan buyrun efendim yeni bölümümüz...
♟
"Nasıl alırlar lan?! Nasıl koruyamadın?! Beni niye buraya getirdin amına koyayım?! Nur'u bulmam gerek! Yapacağın işi ben senin Serkan!" diyen Uğur'u duymamla mumları yaktım. "Işıklar niye kapalı amına koyayım?! Adamlar nerede?! Lan Nur yok Nur!"
Kapı açıldı.
Sessizlik.
Bir, iki, üç.
Işıklar yandı.
Uğur'un gözleri fal taşı gibi açılmış ve beni bulmuştu. Pastayı elime alıp Uğur'a doğru yürüdüm ve tam önünde durdum.
"İyi ki sevgilim. İyi ki doğdun... "
Uğur kesintisiz beş dakika yüzüme şaşkın şaşkın baktıktan sonra nihayet konuşabilmişti. "Nasıl lan?! Buradasın... Aklım çıktı lan!" diye bağırdı.
"Mum." dedim, neşeli çıkmasını umduğum bir sesle. Haklıydı biliyordum ama sürpriz yapmak istemiştim. Pastanın üzerinde sönmeye yüz tutmuş ama halen yanmakta olan mumları işaret ettim.
"O silah sesleri, senin bağıra çağıra 'Nur'u aldılar!' demen..." diye bağırdı, Serkan'a dönerek.
Serkan "Abi, Nur sürpriz yapacağım yardım edermisin deyince..." diyerek başını önüne eğdi. Bütün suçu bana atmıştı. Atacağını söylemişti ama Nur. Sağ olsundu.
Uğur bana döndü ve "Böyle sürpriz mi olur amına koyayım?!" diye kükredi. Bende tıpkı Serkan gibi başımı önüme eğdim. Tamam hatalıydım ama bu kadar sinirlenecek ne vardı. "BURAYA GELENE KADAR AKLIMDAN NELER GEÇTİ HABERİN VAR MI?!"
"Uğur..." dedim. Az daha bağırırsa ağlayacakım. Ama Uğur beni duymuyor bağırmaya devam ediyordu.
"Hayatım da Melis'ten sonra ilk defa korktuğumu hissetim ben!" dedi. O an içimde birşeyler koptu. Haklıydı, böyle sürpriz olmazdı. Yapmamam gerekirdi. Uğur'un bir sürü düşmanı vardı ve ben bunu bile bile böyle aptal bir sürpriz yapmak istemiştim.
"Özür dilerim... " dedim, ağlıyordum. "Mum?" dedim, pastanın üzerindeki sönmesine çok az kalmış mumu yani pastayı Uğur'a uzattım. Uğur bağırmaya bırakmış sessizce bana bakmaya başlamıştı.
Mum söndü.
Ağzımdan kopan küçük hıçkırık kesinlikle mum söndüğü içindi.
"Niye ağlıyorsun?" dedi, Uğur sesi az öncekinin aksine yumuşacık çıkmıştı.
"Mum söndü, üfleyemedin." dedim, sessizce. Nur bunda ağlanacak birşey yok. Evet yoktu ama Uğur'a yaptığım berbat sürprizden dolayı hissettiğim suçluluk duygusu, duygularımı birbirine karıştırmış ve beni ağlamaya itmişti.
"Yakarız, ağlama." dedi. Cebinden çıkarttığı çakmak ile bana yaklaştı ve eğilip pastanın üzerindeki mumları yaktı.
"Bak yandı tekrardan, ağlama güzelim." dedi göz yaşlarımı silerken. Pastaya ufak bir bakış atıp, kömür karası gözlerini yeniden sıradan kahverengi gözlerimle buluşturdu. "Piyon?" dedi. Sanırım pastanın üzerindeki çikolata piyonu kast ediyordu.
"Hoşuma gitti. Yaptırmak istedim, kötü mü olmuş?" dedim, çekinceyle. Kötü derse çok üzülürdüm.
"Çok güzel olmuş." dediğinde yüzümü kocaman bir gülümseme almıştı ve aynı gülümseme hem Uğur'da hem de Serkan'da vardı. Pastayı masanın üzerine bırakıp tekrardan Uğur'un karşısına geldiğimde "İyi ki..." dedim, uzanıp dudaklarına güçlü bir öpücük kondurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Piyon
General FictionBoynunda belirginleşen şah damarı her şeyi ortaya koyuyordu. Pişmandı. Yaşattığı şeyler için. İnanmadığı onca şey için.. Yanına gidip kollarımı boynuna doladığımda gülümsemişti. Bitmemiş bir hikayemiz vardı. Onca kötü yaşanmışlığa rağmen tamamlanmas...