4. Bölüm

328 37 9
                                    

Herkesin artık yeter dediği bir nokta olur. Daha fazla ne olabilirki dediği nokta. Ben o şirkette çok kısa bir zaman geçirmiş olmama rağmen bunu defalarca dedim. Uğur Bey çok kaba bir adam. Söylediği şeyin karşısındaki kişiyi nasıl etkilediğini asla düşünmeden konuşuyor. Bana yarım saat önce "seni almaya geliyorum hazırlan." diye bir mesaj atmıştı. Gelmesine gerek yoktu. Onu görmek istemiyordum. Aslında bugünkü tepkim fazla olmuştu. Çünkü geçen günkü olayın vermiş olduğu üzüntü ve sinir bugün yüzeye çıkmıştı ve istifa etmiştim. Bunu yapamazdım. Bir sözleşme imzalamıştım. Ancak yüklü bir tazminat ödersem istifa edebilirdim. Umrumda değildi istifa etmiştim. Gerekirse ona borçlu kalır, iş bulup çalışır öderdim. Ama yine de artık yanında çalışamazdım. O gün Serkan Bey'de yanıma gelip "Nur haklısın biliyorum istifa etmek bile istiyor olabilirsin ama Uğur'a hak vermeyi denesenmi? Daha önce hiç böyle bir olay olmadı. Sen yenisin ve bu her zaman böyle olur. Daha önce böyle bir olay yaşanmamışsa yeni gelen kişi hep zan altında kalır. Mantıklı düşününce anlayacağını umut ediyorum..." demişti. Ben zaten hak vermiştim de. Eğer bir yerde daha önce hiç yaşanmamış bir olay yaşanırsa ve bu siz geldikten sonra olursa siz suçlanırsınız.

Odamın kapısının çalması ile kapıya doğru ilerledim ama açmayacaktım. Kimin gelmiş olabileceğini biliyordum. Bir kez daha kapı çalındı. Ve ardından onun sesi. Yaptığından asla pişman olmamış ve keşke daha fazlasını yapsaymışım diye düşündüğünü açıkça belli eden sesi. Nur abartma adam sana öyle bir şey söylemedi. İma etmedi ve sesi de öyle çıkmıyor. Bana göre öyle çıkıyordu. Kim ne düşünmek istiyorsa özgürdü.

"Nur kapının arkasında durmak yerine kapıyı açmayı denemelisin!"

Burada, kapının arkasında durduğumu nasıl anlamıştı acaba? Ama açmayacaktım. Çok istiyorsa ne diyecekse deyip gidebilirdi.

"Ne söyleyecekseniz söyleyin ve gidin lütfen!"

"Nur kapıyı açıyor musun? Açmıyor musun?"

"Hayır! Açmıyorum ve siz gidiyorsunuz Uğur Bey!"

"Kapının ardından çekil!"

"Ne?!"

Hızla geri geri gittim ve büyük bir sesle onu içeri girmesi bir oldu. Kapıyı kırmıştı. Burası bir oteldi ve kapıları lazımdı. Kırılmaması gerekirdi.

"Siz ne yapıyorsunuz? Kafanıza göre gelip hazırlan diyemezsiniz! Kapıyı kıramazsınız! Siz kimsiniz de bu hakkı kendinizde görüyorsunuz.?"

Cümlemin bitmesiyle sırtımın soğuk duvarla buluşması bir oldu. Bir eliyle beni duvar ve kendi arasına almıştı. Diğer eliyle de ağzımı kapatmıştı.

"Sus ve dinle Nur Kıraç!" dedi dişlerinin arasından.

Sanırım şuan başka yapabilecek bir şeyim yoktu. Bir an önce konuşması ve buradan defolup gitmesi için Allah'a dualar etmeye başlamıştım.

"Şirkette çalışmayacaksın! Zamanı geldi. Buraya neden geldiğini artık öğren ve ona göre davran! Seni buraya acil olarak arayıp ben çağırttırdım! İhale içindi. Söz de ihale içindi. Mantıklı düşünsen bunun saçma olduğunu anlardın! Kim daha henüz yirmi üç yaşında bir kıza böylesi büyük bir şirkette bu kadar hak tanır?! Havaalanından özel olarak seni aldırmam mesela! Hiç düşündün mü neden diye?! Bence düşünmedin. Ya da sana bir ev bulmam! Hangi patron hangi çalışanına bu kadar tolerans gösterir. Buraya gelmenin amacı başka Nur Kıraç! Seninle bir anlaşma yapacağız ve kabul edeceksin!"

Duyduklarım karşısında ne tepki vermeliydim bilmiyorum. Karşımdaki adam kim bilmiyorum. Bana ne anlatıyor onu da bilmiyorum. Beni kandırmıştı. Herşey yalandı. İş, ev ben zaten evi istemediğimi söyleyecektim. Ama o kadar çok şey oldu ki unutmuştum. Hava alanından aldırma konusuna gelince zaten bunu Serkan Bey'e de sormuştum.
Uğur Bey. Uğur Bey bir yalandı. Artık o Uğur Bey değildi. O Uğur Dilmendi. Tek bildiğim ben buraya iş için gelmemiştim. Ben buraya Uğur Dilmen yüzünden gelmiştim. Aklından ne geçiyordu bilmiyordum. Bahsettiği anlaşma ile ilgilenmiyordum. Bu olmayacaktı. Onun kafasında kurduğu planlarda ben olmayacaktım. Bir kez kandırılmıştım ikincisi olmayacaktı.

PiyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin