Cumartesiydi. Bu bir hafta boyunca Jimin'le yeni sıra arkadaşlarımıza alışmaya çalışmış, ama her seferinde korkunç şakalarla karşılaşarak bu fikirden vazgeçmiştik.
Mesela, dün Taehyung'un son ders bana öğretmenin gelmeyeceyini demesi gibi. O dersin boş ders olacağını düşünerek okulun koridorlarında gezmiştim. Sonra da işte müdürden ceza yiyip bir saat dersten sonra okulda kalmıştın.
Boş boş televizyondaki sunucunun gevezeliklerini dinleyerek cips yiyordum. O kadar yorgun ve boş hissediyordum ki anlatamam. Aniden telefonuma gelen aramayla irkildim. Genelde ilk önce arayanın kim olduğuna bakardım ama Jimin daha şimdiden yüz kere falan aradığı için yine onun olacağını düşünerek numaraya bakmadan telefonu açtım.
"Ne var Jimin yine ne oldu çorabının tekini mi kaybettin?" Sessizce konuşurken diğer taraftan kıkırdamalar duydum.
Acil telefonun ekranına baktım. 'Zorbam' yazısını görür görmez şoka girdim. Kim Taehyung kim ben kim.
"Ah Jungkook Jimin'in böyle şeyler yüzünden seni aradığına inanamıyorum!" Onun Taehyung olduğunu öğrendiğimi anlamış olacak ki daha sesli güldü.
"Sanane be benim kankam ben bilirim, o bilir." Çatılmış kaşlarımla söyledim.
"Tamam tamam beni alakadar etmez haklısın." Kahkahasını durdurmaya çalıştı. "Aslında, eğer sıkılıyorsan sana bir teklifte bulunucaktım."
"Tüh ya bak ben de okulda bana yaptığın şakalara doymuştum." Üzgün ses tonuyla konuştum.
"Yemin ederim öyle bir şey değil. Sadece," kısa bir sessizlik oluştu "Namjoon babasıyla iş seyahetine yurt dışına çıkmış, işleri o eline almak istiyor, Yoongi cumarteleri çevrimiçi olmuyor kendini yazdığı müziklere kapatıyor tamamen ve ben de-"
"Boşsun, sıkılıyorsun, yapacak bir şeyin yok." Sözünü keserek söyledim."Evet. Boşsan kafeye falan gidelim mi?" Benimle zevk için eğlenen birinin böyle bir teklifte bulunması şaşırtıcıydı. Fazla arkadaş çevresi olduğunu sanıyordum ama herhalde çoğu parasının peşine düştüğü için onlarla takılmak istemiyordu.
"Yok, boş değilim Taehyung işim var hadi iyi günler." Tam telefonu kapatacakken konuştu. "Hadi lan ne işin varmış ya?"
"Meşgulum işte sanane."
"İşin boş boş konuşan sunucuyu anlamsızca izlemek mi?" Şaşkınlıktan gözlerim büyürken diğer taraftan küçük bir gülüş sesi duyuldu.
"İnan şu an seninle aynı durumdayım Jungkook. Hadi lütfen." Yalvarır sesini duymak hoşuma gitmişti.
"Özür dile ve yine ricada bulun." Yüzümde istemsizce sırıtış oluşurken diğer taraf tamamen sessizleşmişti. Tabi televizyonundan duyulan sunucunun sesini saymazsak.
"Hafta boyunca yaptıklarım için özür dilerim ve lütfen benimle bir yerlere gel."
"İyi reddetmeyeyim bari." Koltuktan kalkarken yüzündeki ifadeyi tahmin edebiliyordum.
Telefonu kapatarak odama koştum ve üstüme bir şeyler giydikten sonra aşağı indim.
"Anne ben bir arkadaşımla görüşeceğim çıkıyorum." Küçük çantama doldurduğum su şişesini koyarken dedim.
"İyi günler tatlım geç kalma." Gelen onayla ayakkabılarımı ayağıma geçirerek dışarı çıktım.
Kapıyı kapatıp durdum. Nerede buluşacaktık ki? Telefonuma gelen bildirimle ekranı açtım. Taehyung konum atmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Classmate
FanfictionOkula yeni gelen zorba öğrenci grubu onlara gıcık olan öğrencilere yavaş yavaş aşık olmaya başlar. [Taekook] [Yoonmin] [Namjin]