Sınır: 200 vote, 200 yorum...
'Canım kendim,
Anlasınlar diye
Boş yere
Ne çok paraladın kendini.'🌘
Sağ elimin işaret parmağıyla bileklerime takılmış olan kelepçenin kenarını gergin gerin okşarken dişlerimi yavaşça alt dudağıma geçirip buz mavisi gözlerimi bulunduğum odada gezdirmeye başladım. Baştan aşağıya kasvet kokan, içinde oturduğum masadan başka hiçbir şeyin bulunmadığı odayı gereğinden uzun bir süre inceledikten sonra da bakışlarımı yavaşça hemen sol tarafımdaki aynaya benzeyen yere doğru çevirdim ve filmlerdeki gibi birinin beni o aynanın arkasından izleyip izlemediğini merak ederek hafifçe kaşlarımı çattım. Bir süre öylece durup düşündükten sonra da gereğinden fazla hayalperest olduğuma karar verip o aynanın arkasının tamamen boş olduğuna kendimi inandırdım ve gözlerimi yeniden bileklerimdeki kelepçelere çevirip tekrardan hareketsiz bir şekilde başıma gelecekleri beklemeye başladım. Neyse ki bu sefer bekleyişim çok uzun sürmedi ve gözlerimi tekrardan bileğimdeki kelepçelere çevirmemden sadece bir dakika sonra odanın kapısı açıldı.
"Liya Kander..." kapıyı açan adam adımı ve soyadımı son derece tehlikeli bir şekilde dillendirip açtığı kapıyı kapatarak adım adım yanıma gelirken bakışlarımla onu boydan boya inceleyip sessiz bir şekilde yutkunmaya çalıştım ancak adam elindeki dosyayı aniden önüme fırlatınca yutkunuşumun boğazımda takılıp kaldığını hissettim.
"Konuş bakalım." önüme fırlattığı dosya yüzünden ne kadar çok irkildiğimi gören adam toparlanmam için bana fırsat vermeden ellerini önümdeki masanın üzerine yerleştirerek bana doğru hafifçe eğilirken alt dudağımı çiğnemekte olan dişlerimi hafifçe gevşetip dudaklarımı özgürlüğüne kavuşturdum. Ardından da titreyen göz bebeklerimi karşımdaki kahverengi gözlere çevirip o gözlere merhamet dileyen bir ifadeyle bakmaya başladım.
"N..ne konuşayım?" karşımdaki adamın iriliğinden dolayı sesim korkuyla titrerken adam karşısındaki çaresiz halimden zevk alıyormuş gibi dudaklarına alaylı bir gülümseme yerleştirip yüzünü biraz daha benim yüzüme doğru eğdi.
"Bilmem. Konuş işte bir şeyler. Havalar nasıl mesela onu anlat." dudaklarındaki alaylı gülümsemeyi sesiyle birlikte somut halden soyut hale getiren adam gözlerine yerleştirdiği öfke tohumlarıyla zaten korkudan hızlanmış olan kalbimin daha da hızlı bir şekilde atmasına sebep olurken aniden masadaki ellerini masadan çekti ve hiç beklemediğim bir an da bu sefer çok daha sert bir şekilde ellerini yeniden masanın üzerine çarptı. Ellerini masaya çarpmasıyla çıkan yüksek ses eşliğinde korkuyla geriye doğru sıçradığımdaysa bir eliyle hızlıca ensemi kavrayıp beni kendine doğru çekti ve alev alan gözlerini yakından görmemi sağlayarak ensemdeki tutuşunu sıkılaştırdı.
"Dalga mı geçiyorsun sen benimle?!" gözlerindeki alevi sesiyle tenime üfleyen adam elleri arasında korkudan tir tir titrediğimi görmesine rağmen hareketlerini yumuşatmaya bile çalışmazken dolan gözlerimle milim ötemdeki göz bebeklerine bakıp ağlamamak için hafifçe iç çektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefha
General Fiction"Peki. Sen bilirsin. Madem doğruyu söylememek konusunda ısrarcısın o zaman kalk kucağımdan ve çık bu odadan." "Ama daha yatmadık bile?" "İlgimi çekmeyi başaramadın ki yatalım. Çık dışarı ve patronuna paramı iade etmesini söyle." "Efendim, lütfen." "...