"Peki. Sen bilirsin. Madem doğruyu söylememek konusunda ısrarcısın o zaman kalk kucağımdan ve çık bu odadan."
"Ama daha yatmadık bile?"
"İlgimi çekmeyi başaramadın ki yatalım. Çık dışarı ve patronuna paramı iade etmesini söyle."
"Efendim, lütfen."
"...
Sınır: 300 vote, 400 yorum...(ikinci kitabın başlaması için tüm bölümlerin 400 vote olması ve yorum sınırlarının dolması gerekiyor.)
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
'O sabah, orada, bir başıma Var mıydım, yok muydum, anlamıyordum ki Kalakalmış gibiydim aklımda.'
🌑
1 hafta sonra...
Buz mavisi gözlerimi tam karşıma geçip oturmuş olan adamın kehribar rengi gözlerine odaklayarak sol elimin işaret parmağını sağ avucumun içine alırken parmağımı yavaş bir şekilde avucumun içinde döndürmeye başladım. Bu şekilde karşımdaki adamın üzerime diktiği bakışlarının bedenimde yarattığı gerginliği biraz da olsa hafifletmeyi başardıktan sonra da salonun içine çökmüş olan ölüm sessizliğini bozmak için yalandan da olsa öksürüp boğazımı temizliyormuş gibi yaptım. Ancak yaptığım bu hamleme karşılık karşımdaki adam sessizliğin artık bozulmasını istediğimi anlamayıp hala aramızdaki sessizliği sürdürerek gözlerime bakmaya devam edince sessizliği bozma işinin bana düştüğünü fark ederek kurumuş dudaklarımı dilimin ucuyla hafifçe nemlendirdim ve gerginlikten titremeye başlamış olan dudaklarımı aralayarak buz mavisi gözlerimi endişeli bir şekilde karşımdaki kehribarlardan kaçırdım.
"Pars'ı görmeye mi gelmiştiniz?" karşımdaki ısrarcı kehribarlara bakma işini yaklaşık üç dakikadır çok iyi bir şekilde yapmama rağmen konuşmaya başladığım için bu işi artık hiç yapamaz hale gelirken ne kadar çabalarsam çabalayayım karşımdaki adama bakamayacağımı anlayarak gözlerimi hızlıca kucağımdaki parmaklarıma doğru çevirdim. Benim kendisinden gözlerini bu kadar bariz bir şekilde kaçırmamla birlikte Ata Bey'de oturduğu yerde hafifçe hareketlendiğindeyse sessiz olmaya çalışarak belirgin bir şekilde yutkunup gözlerimi yavaşça kapatıp açtım.
"Hayır. Oğlumu değil, seni görmeye geldim Liya." ona bakamıyor olmamdan kendisinden ne kadar çekindiğimi çok net bir şekilde anlamış olmasına rağmen sorumu sesindeki sert tonunu hiç bozmadan yanıtlayan Ata Bey soruma verdiği yanıtla birlikte refleks halinde gözlerimi kendisine çevirmeme sebep olurken kaşlarımı bilinçsizce havalandırarak Ata Bey'in yüzüne şaşkınlık dolu bir ifadeyle bakmaya başladım.
"Nasıl yani? Buraya kadar gerçekten de sadece beni görmek için mi geldiniz?"
"Evet."
"Neden peki?" gözlerime yerleştirdiğim hayrete rağmen son derece normal bir şey yapmış gibi tek düze bir ses tonuyla beni yanıtlayan Ata Bey'e sesimdeki hayreti daha da artırarak yeni bir soru yöneltirken Ata Bey aralık dudaklarının arasından ciğerlerine doğru derin bir nefes çekerek ellerini dizlerinin üzerine yerleştirdi. Ardından da yüzüne son derce sıkıntılı bir ifade yerleştirerek bedenini hafifçe oturduğu koltuğun üzerinden öne doğru kaydırdı ve yüzüne yerleştirdiği ifadeyi gözlerine de ekleyip gözleriyle gözlerimi turlamaya başladı.