5

1.9K 228 136
                                    

Pembe bir takımı üzerime tutup aynaya baktım. Jackson ile olan akşam yemeğimiz hafta sonundan erkene çekilmiş ve cuma gecesine alınmıştı. Hafta sonu, düzgünce açıklamadığı bir sebepten dolayı, beni yemeğe çıkaramayacağını yazmıştı ve ben de iptal etmeyi teklif etmiştim. Ancak o bana yemeği cuma gecesine almayı teklif etmişti. Elbette kabul etmiştim, hatta bu fikri öne süren kişi olmak yerine iptal etmeyi önerdiğim için pişman olmuştum. Çünkü Jackson buna bozulmuştu, eminim ki gözünde hevesi çabucak geçen birine dönüşmüştüm.

Pembe takımım ve tatlı aksesuarlarım bile moralimi yerine getiremiyordu ancak heyecanlıydım. Jackson ile bir akşam yemeği yeme fikri hayal gibi geliyordu çünkü. Sonunda takımı giyme kararı aldım. Bir şeyleri mahvettiysem eğer, ki kafamda kurmuş dahi olabilirdim, bunu ben telafi edecektim.

Kafamda tür tür özür dileme yöntemleri oluşurken giyinmeye başladım, tamamen hazır olduğumda Jackson'ın gönlünü nasıl alacağımı da biliyordum. Daha önce içmeyi sevdiğini söylemişti. Akşam yemeğinden sonra onu Han Nehrine içmeye götürecektim. Ben tek yudum dahi almayacaktım ancak içki yerine meyve suyu alabilirdim. Ve biraz atıştırmalık.

Ayakkabılarımı giyip dairemden çıktım ve kapıyı sonuna kadar kitleyip üstteki kili de kitledim. Berbat bir alışkanlıktı, biliyordum ancak elimden bir şey gelmiyordu.

Omuz çantamı son kez kontrol edip merdivenlere döndüğüm sıra karşı dairemin kapısı açıldı ve içeriden Seok Jin çıktı. Biricik karşı komşumun o yakışıklı yüzünde beni görür görmez kocaman bir tebessüm oluşmuştu.

'' Taehyung! Günaydın. ''

'' Günaydın Jin. ''

Ona el salladım ve merdivenleri inmeden önce sordum.

'' Bugün erkencisin? ''

Asansörün düğmesine basmış olmasına rağmen benim merdivenleri tercih ettiğimi fark ettiğinde peşimden gelmeye başladı.

'' Bu akşam özel bir konuğum yanında partneri ile birlikte gelecekmiş. Dün gece sırf bunun için beni aradı, normalde huyu değildir. Belli ki ciddi düşündüğü biriyle geliyor. ''

'' Vayyy '' dedim, gerçekten etkilenmiştim. '' Onlar için özel mi pişireceksin? ''

Başını aşağı yukarı salladı.

Jin, şehirdeki tanınmış bir restoran zincirinin kurucularından ve şeflerinden biriydi. Lüks ve kaliteli bir yer işletiyordu. Eskiden ikramiyemi aldığımda onun restoranına gider ve Jimin ile eğlenirdik. Ama olanlardan sonra oraya gitmeyi bırakmıştım. Takılmaktan fazlasıyla zevk aldığım o mekan bana cehennem gibi geliyordu artık. Üstelik o gün olanlar yüzünden hala daha Jin'e karşı borçlu hissediyordum.

Tüm o kötü anıların aklıma akın etmesine izin vermedim, sabah sabah istediğim son şey buydu. Düşünmeyi kestim ve gülümseyerek Jin'in koluna girdim. Birlikte aşağı indiğimizde kolundan ayrıldım ve durağa gitmek için onun aksi yöne döndüm.

'' Nereye? '' diye sorduğunda başımla ilerideki durağı gösterdim. '' Otobüsüm birazdan gelir. ''

'' Ne otobüsünden bahsediyorsun? '' dedi kaşlarını çatarken, '' Seni bırakırım. ''

Gerek yok, demek için ağzımı araladım ama hemen sonra sustum. Böyle konular bahis olduğunda Jin tam bir aile babasına dönüşüyordu.

'' Pekiii '' dedim mahçup mahçup.

Yanından geçerken bana sırıttı ve kalçama vurdu.

'' Koskoca sekiz yıldır arkadaşız hala daha benden çekiniyorsun '' dedi sinirle karışık.

PATRON   ( taekook )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin