29

1.4K 179 115
                                    

resmen 2.5k seksüel tansiyon yazdım aşkolar 🥱💦
bol bol yorum ve oy lazım ki taekook sonraki bölüm biraz kıskançlık ve oynaşma ile geri dönsün 😋

iyi okumalar diliyorum 💗


🎡

Jungkook olduğumuz yeri terk ettiğinden beri onu tüm öğle arası boyunca aramıştım ama birkaç dakika sonra peşinden gitmiş olmama rağmen onu hiçbir yerde bulamamıştım. Sanki kuş olup havaya uçmuş gibiydi adam.

Sonunda işimin başına dönmeye zorlandığımda çaresizce vazgeçmek zorunda kalmıştım. Bir yanım ona sinirliydi ama onun kırgın ifadesinin kalbimde açtığı yara daha ağır basıyordu. Zaten aklımdan geçen ona bağırıp çağırmak da değildi, sinirli de hissetsem kalbinin kırıldığını gözlerinde gördüğüm adama kızamazdım.

İş çıkışına kadar bulduğum en ufak aralarda onu aramaya devam etmiş, yeri gelmiş çalışanların ağzını arayıp nerede olduğunu öğrenmeye çalışmıştım. Ama herkesin ağzından aynı laf çıkıyordu.

" Öğleden beri ortalarda yok. "

Çıkış saatinden yaklaşık bir saat sonra içimden küfürler ede ede merdivenleri iniyordum. Bir saat geç çıkmamın tek sebebi bir ihtimal Jungkook'un diğer katlara geçmiş olacağını düşünerek binadaki tüm departmanları dolaşmamdan kaynaklanıyordu. Üstelik bir ara o kadar dalmıştım ki Bay Min ile çarpışmıştık, benden kısa ve ince yapılı olmasına rağmen ben sarsılarak gerisin geri düşerken o olduğu yerden birkaç santim geriye kaymıştı sadece. Rezil olduğum yetmezmiş gibi birde düşerken ayağımı da burkmuştum.

Merdivenleri seke seke inmem bittiğinde dış kapıdan çıkıp şirketin önüne gelmiştim ki gördüğüm manzarayla gözlerim kocaman oldu. Jungkook buradaydı! Kapının önüne park ettiği arabasına binmek üzereydi.

" Jungkook! "

Adını haykırarak ona doğru yöneldiğimde başı bana döndü. Asık suratı anında değişti; düşük omuzları tavır alarak dikeldi, düz kaşları çatıldı, büzdüğü dudakları gerildi. Onu daha önce hiç böyle görmediğim için ufak bir an afallasam da beni sikine takmayıp arabasına binmeye yeltendiğini fark ettiğimde koşmaya başladım.

Bileğimin acısı arttı ama durmadım, ben ona yaklaşmışken arabayı çalıştırmıştı bile. Gerçekten çekip gidecek miydi yani? Buna izin verir miydim ben?!

" Jungkook! " dedim öncekine nazaran güçlü ve sert çıkan sesimle, " Hemen olduğun yerde kal! "

Açık camından bana baktı, " Git " dedi sadece.

Ağlayacak gibi oldum ama koşmamı durdurmadım. Sonra, aramızda sadece üç metre kala birden bileğimi vuran acıyla ciyakladım. İstemsizce olduğum yere çökerken gözlerim doldu. Öyle derin bir sızıydı ki beklemediğim anda gelip beynimi vurmuştu sanki. Ne zamandan beri bilek burkmak bu kadar acı veriyordu??

Sonra bu acının çoğunun kalbimden kaynaklandığını anladım tabii.

Bir kapı açılma sesi duydum, ve ardından kapanma. Adım sesleri hemen peşinden duyulurken buraya geldiğini biliyordum.

" Ne oldu? " diye ifadesiz çıkarmaya çalıştığı sesiyle sormasına rağmen derinlerdeki endişeyi duyabiliyordum.

Kafamı kaldırıp taş gibi ifadesine yaşlı gözlerle baktığımda gözleri büyüdü çatık kaşları düzeldi.

" Taehyung? " anında yanıma çöktü, " Ne oldu? "

Aynı soruyu bu sefer öyle içten öyle endişeyle sormuştu ki gözlerim daha da doldu. Hem bileğim acıyordu hem kalbim, bok gibi ikiliydi açıkçası...

PATRON   ( taekook )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin