🎡
İşe alındığımdan beri bir hafta geçmişti. Bugün ikinci haftama giriyordum ve her şey o kadar iyi ilerliyordu ki son yedi gündür etrafta sevgi pıtırcığı gibi dolaşmam Jimin'e hap kullandığımı düşündürmeye başlamıştı.
Elimde yolun aşağısındaki japon sokak yemekçisinden aldığım onigirilerle dolu plastik kapla şirketin kapısından içeri girdim. O tanıdık ve insanın içini açan okyanus kokusunu içime çektim.
Artık tamamiyle bana ait olan çalışan kartımı sanki ilk defa görüyormuş gibi inceleyerek ve bitmeyen bir hayranlıkla bakarak gişelere doğru giderken adının Jisung olduğunu öğrendiğim danışmana el salladım. Tatlı çocuktu.
" Günaydın Taehyung " dedi bana.
Bu hafta bitmeden ona bana sanki onun üstüymüşüm gibi Bay Kim dememesini, arkadaş olduğumuzu ve bana adımla hitap etmesini istediğimi söylemiştim. O da seve seve kabul etmişti.
" Günaydın Jisung. "
" Elindekiler ne? " dedi kafasını yana yatırarak.
Plastik kabın kapağını açtım ve içinden bir onigiri çıkarıp Jisung'a uzattım.
" Onigiri. Alt yoldaki yaşlı amcadan alıyorum. Mükemmeller. "
Jisung her ne kadar yemeğimden ona verdiğim için utansa da reddetmesine izin vermedim ve geç kalmamak için oradan ayrılırken ona tekrar veda ettim.
Asansör geldiğinde ve kapısı açıldığında bindim. Daha birinci kata gelmişken asansör durdu ve açılan kapının ardında Jackson'ı gördüm. Önünde üstünde kahve, çay, sandviç ve abur cubur olan bir tekerlekli masa vardı. Kapı açıldığında kafasını sol yanına çevirmişti ve biriyle konuşuyordu.
" Sana da iyi çalışmalar hayatım " diyerek konuşmayı sonlandırıp asansöre doğru adımladığında beni gördü ve kaşları havalandı. Anında yüzünde güller açtı.
" Günaydın Taehyung. "
" Sana da günaydın Jackson " diye karşılık verdiğimde daha önce adını her söylediğimde yüzünden geçen o okunaksız ifade tekrar belirdi.
" Bugün de erkencisin. "
" İşimi seviyorum. "
" Hadi ya " dedi dudaklarını büzüp kollarını önündeki masanın tutamaçlarına dayarken," Patronun baya iyi herhalde. "
" Öyle " dedim hızla, ama sonra bölümüme bakan patronun Jeon Jungkook olduğunu hatırladım ve hemen ekledim. " Yani herhalde... Öyledir. "
Jackson bana doğru döndü.
" Herhalde? "
" Asıl patronum Jeon Jungkook " dedim açıklığa kavuşturarak, " Adamı tanımıyorum. Kişiliği iyi mi kötü mü, çalışanları ile arası nasıl bilemem. "
" İnternette de mi yazmıyor? " diye sorarken dümdüz karşısına bakıyordu.
" İnsanlar onu tanımadığı için pek bir şey diyemiyor, ama Bay Min ve Bayan Lee onu çok övüyorlar. Ayrıca verdiği bi röportajı okudum, çok havalı ve mütevazı. Herhalde iyi biridir. "
" Yakışıklıdır da kesin " dedi Jackson.
Güldüm.
Kaşlarını çattı.
" Çirkin olduğunu düşünenlerden misin? "
" Hayır tabi ki " dedim anında," Sen ciddi ciddi söyleyince gülesim geldi. Ne de olsa diğer herkes gibi onu tanımıyorsun. "

ŞİMDİ OKUDUĞUN
PATRON ( taekook )
Fiksyen PeminatJeon Jungkook; bir cuma gecesi gittiğim restoranın tuvaletinde partnerimden yakındığım sırada önce bana hakaret eden, ardından sıkıcı ve sorunlu partnerimle geçirdiğim boktan dakikaları benim eski çocukluk aşkımmış gibi davranarak mükemmel bir anıya...