7

2.3K 119 26
                                    

"Yahu kaçmasana! Gel şuraya iki Hasbihal edelim." İrfan evin içinde beni yakalamaya çalışıyordu. Biliyordum, konunun sonu Altay-Nehir-Kerem üçlüsünde bitecekti.

"Söyle kahveci, sormak istediğin, öğrenmek istediğin ne?" Kaçamayacağımı anladığımda açık oynamıştım kartlarımı.

"Yani şimdi dan diye diyince ne soracağımı düşünemedim." Gözlerimi devirip kendimi koltuğa attım.

"Diyorum ki, hayatında biri mi var acaba?" İrfan valla yok ya.

"Hayır, hayatımda biri yok." İrfan verdiğim cevaptan tatmin olmamıştı.

"Keremle aranızdaki şey ne?" Arkadaşız yahu.

"Arkadaşız."

"Peki ya Altayla aranızda olan şey ne?"

"Bilmiyorum, onunla da arkadaşız galiba." Galiba.

"Tereddütlerini görüyorum kanarya." gülümsedim.

"Zor şeyler atlattın. Bir daha kimseye aşık olmak istemiyorsun, korkuyorsun biliyorum. Ancak çevrendeki kimse, en azından kafan rahat olsun diye söylüyorum ne Kerem ne de Altay onları yapacak insan değiller. Sana o itin yaşattıklarını yaşatmazlar merak etme."

"Şu an kimseye karşı bi' şey hissetmiyorum İrfan, gerçekten. Ancak eğer hissedersem, bunu senden saklamayacağım biliyorsun. Sen benim ailemsin." Duygulanmıştım. İrfan gülerek saçlarımı karıştırdı.

"O yorumlardaki muhabbet neydi?" meraklı.

"Gözde anlatmadı mı?" Omuz silkti. "Bi' de senden duymak istiyorum." Anlatmamıştı.

"Anlatmamış belli ki."

"Keremle kahve içtiğimiz gün, kafede karşılaşmıştık sizinle. Altay da vardı hatırlıyor musun? O gün başladı aslında biraz bu muhabbet. Maç günü Altay sarı kart yiyince konuşma fırsatımız oldu. Neden böyle yaptığını sorunca, Keremle olan samimiyetimizin çok gereksiz olduğunu söyledi. Neden diye sorduğumda, benle neden kahve içmiyorsun dedi. Daha sonra Arda sakatlanınca revire geldi Kerem. E tabi Altay da biraz gerildi. Beni eve bırakırken çok sinirliydi, bu belli. Ben de kahve sözümü yerine getirmek için onu bize davet ettim."

"Yuh çocuğu eve mi attın!" İrfan'ın söylemiyle kalakaldım. Kafasına hafifçe vurdum.

"Üzerine kahve dökülünce de benim sweatlerden verdim. Olay bu." İrfan şaşırmıştı. Belerttiği gözleriyle bana bakıyordu. Noldu yahu?

"Bana sweatlerini vermemek için saklıyorsun!" Kıkırdadım. "O sana özel."

İdman yoktu. Yapacak bi' şey de yoktu ki. Sıkıldım yahu.

Kahveci: Bizimkilerle toplandık. Gözdeler de burada.

Kahveci: Gelecek misin?

Nehir: Beni hep unutuyorsun

Nehir: Sonradan hatırlıyorsun 😞

Kahveci: Aaa yalan.

Kahveci: geliyorum beş dakikaya.

Kahveci: Altay oralardaymış.

Kahveci: O gelirmiş

Kahveci: Evi de biliyormuş zaten 🙄

Nehir: pwödğwödpwödğw

Nehir: kıskan.

Kahveci: eşek

Nehir: 😝

~

Altay: Aşağıdayım.

Nehir: İniyoruuumm

Altay'ın arabasını gördüğümde ön kapıyı açmıştım. İçeri oturacakken gördüğüm sarışın kızla, yerimin arkası olduğunu anlamıştım.

Kimdi ki bu kız?

"Bizi tanıştırmayacak mısın Altaycığım güzel hanımefendiyle?" Mert Hakan konuştuğunda Altay gülümsedi.

"Arkadaşım, Lavin." Herkesle el sıkışmıştı.

Beni süzerek elini uzattığında gülümsemekle yetindim.

Muhabbetin ilerleyen dakikalarındaydık. Dinlemekle yetişiyordum, Lavin'in kendini anlatmasını.

Sevmedim yani, olamaz mı?

Gözdeyle göz göze geldiğimizde yaptığı yüz ifadesi onun da benim gibi düşündüğü yönündeydi. Gözde'yi bu yüzden seviyordum. Benimle aynıydı.

"Ve İngilizce, Fransızca, Almanca'yı ana dilim gibi konuşabiliyorum."  dediği şeyle göz devirdim. Tamam Lavinciğim.

"Öyle mi? Nehir de minik kanaryamız olması dışında tercümanımızdır." Mert Hakan gülerek konuştuğunda bakışları bana döndü herkesin.

"Eee Nehir sen hangi dilleri biliyorsun?" Lavin'in sorduğu bu soru iyimser miydi yoksa benimle rekabete girmek için mi yaptı bilmiyorum.

"İtalyanca, Fransızca, Almanca, Portekizce ve e tabi İngilizce." İrfan gururla bakıyordu.

"E tercümansın bu kadar dil bilmen normal." dediği şeye alayla güldüm.

"Bu kadar dil bildiğim için tercümanım Lavinciğim, Türkçe de önemli tabii." dediğim şeyle Gözde zafer der gibi sevinçle kapadı gözlerini.

"90+7 vee Nehir kazandı." Mert Hakan daha mı çok ortalığı karıştırmaya çalışıyordu bilmiyorum.

Çalan telefonumun sesi odayı doldurduğunda yavaşça ayaklanıp koridora gittim. Kerem arıyordu.

"Söyle bakalım Forvet." dediğim şeye kıkırdadı.

"Eee bugün müsait misiniz güzel hanımefendi." Burda olmaktan çok çok daha iyi bi' seçenekti. Lavinle kavga etmek istemiyordum. O seviyede bi' insan değildim zaten.

"Süper olur. Nerede buluşalım?" dediğim şeyle ufak bi' sessizlik oluşmuştu.

"Yarım saate bizim kafede?" "Tamamdır forvet, görüşürüz." "Görüşürüz küçük kanarya."

İçeriye girdiğimde konuşmalar kesilmişti. Son söylediğim sözler sessizleşmeye sebep olmuştu belli ki.

"Ben gidiyorum arkadaşlar." Mert Hakan'a komutan selamı verdiğimde aynı karşılığı almıştım.

"Nereye?" Gözde bu sorunun cevabını anlamış olsa da bilerek soruyordu, biliyordum.

"Keremle buluşacağız." İrfan gözlerini devirdi.

"Abiciğim otur yahu biraz daha." "Yok, beni bekliyor. Anca giderim oraya kadar."

Gözde'ye ve İrfan'a öpücük yollayıp evden ayrıldım.

Altay mı? Bilmem. Bakmadım.

Küçük Kanarya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin