46

1.2K 76 6
                                    

"Kızım, beni bir dinle lütfen." Feryal, peşimden geliyordu benimle konuşmak için.

"Ya ne anlatacaksın be kadın? Beni nasıl bırakıp gittiğini mi? Ya benim yaşımda kızın var senin farkında mısın? Başkasına kaçmışsın resmen? Bunu benim babama nasıl yaparsın?" dediğim şeylerle gözlerim daha da doluyordu.

"Yemin ederim istemedim. Yemin ederim tehdit ettiler." dediği şeye alaycı bir kahkaha attım.

"Ne tehditinden bahsediyorsun ya sen? Bırak ya. Hayatımdan uzak dur. Benden uzak dur, çevremden uzak dur." dediğim şeyle bu sefer onun da gözleri dolmuştu.

"Seni istemiyorum! Benim bir anneye ihtiyacım yok. Benimle 23 yıl iletişime geçmedin ya sen!" Ağlamam şiddetlenmişti.

"Benim yanımda olmadın tamam mı? Benim sana ihtiyacım vardı. Ben hiçbir zaman sana hoşlandığım çocuğu anlatıp yardım bekleyemedim. Hiçbir zaman arkadaşlarımla olan sorunlarımı anlatmadım. Hasta olduğumda baş ucumda sabahlamadın sen. Ben ayak bileğimi kırdığımda yanımda mıydın?" Duraksadım.

"Ben tacize uğradım..." sesim kısılmıştı.

"Kızım..." Kızım deme bana.

Korkuyla açtı gözlerini. Sarılmak için bir adım attığında ben bir adım geriledim.

"Babam öldü benim! Daha 7 yaşındaydım. Sen yanımda değildin! Şimdi 23 yaşındayım, varlığını hissetmediğim birinin yokluğunu hissetsem kaç yazar Allah aşkına." Gözyaşlarımı sildim.

"Yemin ederim her şeyin bir açıklaması var." dediğinde gözlerimi devirdim.

"Senden nefret bile edemiyorum. O kadar yabancısın benim için." Son sözlerimdi bunlar.

Oradan uzaklaştım ve eve gittim. Halsizdim, çok yorgundum. Altayla yaklaşık 2 buçuk aydır evliydik ve o ilk kez gördüğüm günün üzerinden bu kadar zaman geçmişti. Ancak yüzleşmiştik ve ben onun fazla konuşmasına izin vermemiştim.

Diyebileceği hiçbir şey umrumda değildi.

Eve gittiğimde Altay beni kapıda karşıladı. Çökmüş gözaltılarıma endişeyle bakıyordu. Hiçbir şey söylemedim, o da söylemedi. Yaptığı ilk şey bana sıkı sıkıya sarılmak olmuştu.

Salona geçtiğimizde Altay'ın dizlerine kafamı koydum. Beni inceliyordu.

"O kadınla konuştum." Altay saçlarımı okşuyordu.

"Neler oldu peki?" Burnumu çektim. Bir çocuk kadar savunmasızdım şu an.

"O kadını görmek istemiyorum. Konuşmasına izin vermedim sadece 23 yıldır içimde birikenleri kustum." Bana hak veriyordu, biliyordum.

Birkaç gün sonra

Altay'ın anlatımıyla

Nehir'in annesiyle olan durumu onu çok kötü etkilemişti. İrfanla neler yapabileceğimizi konuşuyorduk.

"Bence ona güzel bir masa kuralım. Çok kalabalık olmamak kaydıyla biz bize." Kafamı salladım, olabilirdi.

"Güzel de giyin ama Altay." Gözlerimi devirdim, ben hep güzel giyinirdim.

Bizim mekanımız Samandıra tesisleriydi. Masa düzeni yapıyorduk. Mert Hakan, Arda, İrfan ve Ben masayı kurarken Gözde'ye de Nehir'i hazırlaması için mesaj atmıştık.

Üzerime giydiğim takımı Nehir çok yakıştırırdı bana.

Kızları almak için İrfan gittiğinde Nehir'in bu sürprizi sevmesi için dua ediyordum.

"Gerginsin sanki, bu durumun Nehir'in annesiyle bir alakası var mı?" Mert Hakan'ın sorduğu soruya kafamı salladım.

"Çok gergin Nehir bu aralar. Karşılamaları biraz yordu onu. Annesi yokken ona ihtiyacı yoktu. Şimdi bir de kendisi yaşında bir kızı daha olduğunu öğrendi ve ister istemez şey diyor işte o kız annesi olmanı hak etti de ben etmedim mi?" Mert Hakan anlayışla salladı kafasını.

Nehir benim evimdi.

Evimin dağılmasını istemediğim gibi Nehir'in de dağılmasına göz yumamazdım.

İrfanlar geldiğinde sırıtarak baktım Nehir'e. Karım diye demiyorum ama çok güzel yani.

Yanağıma bir buse kondurduğunda ben onun aksine sulu bir öpücük bırakmıştım. Elimde olsa cebimde taşırdım o derece.

"Güzelim... Çok güzel olmuşsun, her zamanki gibi ama sanki biraz daha." dediğim şeye gülümseyerek yanıt verdi.

"Sen de çok yakışıklı olmuşsun öpesim geliyor." dediği şeye sırıtıyordum. Bu kız beni çok seviyordu, e tabi ben de onu.

Yemeğin ilerleyen dakikalarında Gözde ve Nehir fısıldaşmaya başladılar ve sonra Nehir ayağa kalkıp İrfan'ın elinde getirdiği kutuyu bana uzattı.

"Güzelim, bu ne?" Kaşlarım çatılmıştı. Bir şeyin yıl dönümüydü de ben mi unutmuştum?

"Açsana."

İçini açtığımda gördüğüm şeylere şok içinde bakıyordum.

"Şaka yapıyorsun?"

Nehir gülümsedi.

"Hamileyim."

Kutunun içi test ve görüntülerle doluydu. Gözlerimin dolduğunu hissediyordum.

Şaka mı bu? Baba oluyordum.

Sıkı sıkı Nehir'e sarılıp onu etrafımda döndürdüğümde Nehir ve diğer herkes bu hallerime kahkaha atıyorlardı.

Yüzünün her detayını öptüğümde yüzümü avuçları içine aldı.

"Babalık sana çok yakışacak."

Güzel çiftim büyüdü ya. Duygulanıyorum ben...

Küçük Kanarya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin