4

2.7K 122 44
                                    

"Kızım neler oluyor?" Gözde'nin ani çıkışıyla bakışlarımı ona çevirdim. Anlamadığımı anladığında, konuşmaya devam etti.

"Diyorum ki, bakışlar hayra alamet değil." Kaşlarım çatılmıştı. Benim bakışlarım mı?

"Ne diyorsun Gözde? Açık konuşsana salak oldum anlayamıyorum."

"Kerem ve Altay. İkisi de biraz farklı bakmıyorlar mı sence sana?" Dediği şeye kocaman bi' kahkaha patlatmıştım.

"Kızım ne alakası var? Bi de sana aşıklar de de bayılayım şurada." Gözlerini devirmekle yetindi.

Ah be Gözdem, ne alaka?

keremakturkoglu: kahve diyorum

keremakturkoglu: içsek mi?

nehirkarahanli: ğeöpxeödpwö bilmem

nehirkarahanli: sen mi ısmarlıyorsun?

keremakturkoglu: dükkan sizin Nehir hanım.

nehirkarahanli: nerde buluşuyoruz?

keremakturkoglu: *konum* uygun mudur? İstersen başka yere de gidebiliriz.

nehirkarahanli: yok hayır, zevkine güveniyorum.

Hızlıca hazırlanıp aşağı indim. Dediği konuma geldiğimde Kerem çoktan gelmişti. Yanına oturduğumda gülümsedi.

"Çok bekletmedim değil mi?" Klasik sözümdü bu. Sürekli geç kalıyordum bir yerlere.

"Yok, yeni geldim."

"Siparişlerinizi alabilir miyim?" Garson yanımıza yaklaştığında gülümseyerek konuştum. "Ben bi' türk kahvesi alırım. Orta olsun." Garson bakışlarını Kerem'e çevirdiğinde "Aynısından."

Kahvelerimiz geldiğinde bakışlarım kapıdan içeriye giren Altay, İrfan ve Mert Hakan üçlüsüne takıldı.

İrfan beni görünce gülümsemeye başlarken bakışları Kerem'e takılınca gülümsemesi yavaş yavaş bozuldu.

Kendini yanıma atıp bi' abi edasıyla kolunu omzuma atmıştı, aklı sıra beni koruyordu.

"Nehircim? Gözdeyle olduğunu zannediyordum." İrfan'ın kaşları sorgular bi' şekilde havalanmıştı.

"Keremle dedik, bi kırk yıl hatrımız olsun." İrfan gözlerini devirdi.

Mert Hakan ve Kerem el sıkıştıklarında bakışlarım Altay'a kaydı.

Gergin olduğunda yaptığı şeyi yapıyordu. Ayağını sallıyordu. "Altay, sen iyi misin?" Bana sert bi şekilde bakıyordu. Yahu ben ne yaptım?

Fenerbahçe-Galatasaray maçı vardı bugün. Takım hazırdı. Çok güzel hazırlanmışlardı, kazanacaktık.

İstiklal Marşı'ndan sonra başlamışlardı. Altay bütün ciddiyetiyle topları kurtarıyordu. Kerem'in çektiği şutla top ağlardaki yerini bulduğunda Kerem bana doğru dönüp yedek kulübesine doğru sevincini yaptı.

Sonrası kıyamet.

Altay'ın şutu Kerem'in kafasını nasıl buldu bilmiyorum. Hakem bunu kasıtlı bi şekilde yaptığını düşünerek Altay'a sarı kart gösterdi.

Jorge Jesus, Altay'ı oyundan çıkarıp yerine Berke'yi yerleştirdiğinde Altay oflayıp pufluyordu.

"Neden böyle bir şey yaptın?" Bakışları bana dönmüştü. "Sence de gereksiz değil mi Nehir?" Anlayamamıştım, gereksiz olan neydi?

"Senin onunla olan samimiyetin."

Anlamadığımı anlamış olacak ki, sessiz düşüncelerimin sesli cevapları oldu.

"Neden böyle düşünüyorsun?" dediğim şeyle küçük bir çocuk gibi omuz silkti.

"Onunla arkadaş olmamız, neden seni rahatsız ediyor Altay?" Gözlerimin içinde baktı. "Benimle hiç kahve içmiyorsun Nehir." dediği şeye şaşırsam da ufak çaplı bi kahkaha atmıştım.

"Tek sorun kahve yani?" dediğim şeye diyecek bi şey bulamamıştı. "Yani, belki." Gülümseyip konuşmaya başladım.

"Ben sana kahve yaparım. Benim elimden içmiş olursun. Tamam mı?" Çocuğa anlatır gibi kırmadan sakin sakin konuştuğumda sırıttı.

"Tuz da koyacak mısın?"

Küçük Kanarya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin