Altay vurulmuştu! Korkuyla yerde yatan bedene bakıp bağırdım.
"Ambulans çağırın!"
Saniyeler geçmiyordu.
Gelen ambulansa bindiğimde Altay'la birlikte hastaneye gitmiştik. Acil aldıklarında stresten bir o tarafa bir diğer tarafa gidiyordum.
Ağlıyordum ve kendimi durdurmak mümkün değildi.
İçeriye gelen Birkaç kişiye baktım ve İrfan'a koşarak sarıldım.
"İrfan ona bir şey olmasın nolur!" İrfan beni sakinleştirmek için saçlarımı okşuyordu, bir baba şefkatiyle.
Nolur Altay'a bir şey olmasın.
•
İçeriye gelen Kerem ve Yunus'a baktım. Endişeli gözüküyorlardı. Bana destek olmak istercesine omzumu sıvazladıklarında ağlamam şiddetlenmişti.
Ameliyathaneden çıkan doktor yanımıza yaklaştığında yanına koştum.
"Altay Beyin durumu iyi. Normal odaya alıyoruz, kalabalık olmamak şartıyla girebilirsiniz."
Herkesin bakışları bana dönmüştü. İlk ben girecektim, belliydi.
"Altay.." Kısık sesle konuştuğumda hıçkırmamak için zor tutuyordum kendimi.
"Nehir.." O da benden farksızdı.
Yanına gidip elini avuçlarım içine aldığımda dolu gözlerimle ona baktım.
"Neden ağlıyorsun ki? Geçti gitti." Kafamı iki yana salladım.
"Bu yaptığın şey deliceydi! Kendini nasıl silahın önüne atarsın." Bir anne edasıyla ona kızdığımda bu halim onun hoşuna gitmişti. Onun için endişelenmiş olmam, onu mutlu ediyordu.
"Çok korktum Altay, bir şey olacak diye kafayı yedim." Gözlerimdeki yaşları serbest bıraktığımda avuçlarım arasındaki elini çekip gözyaşlarımı silmişti.
"Sana bir şey olacak diye korktum Nehir." Açıklaması buydu. Ben bu kadarına değmezdim Altay manyak mısın?
İçeriye girenlerle konuşuyordu tek tek.
"Oğlum ödümüz koptu." İrfan konuştuğunda Altay gülümsedi ve bakışları Gözde'ye döndü.
"Üzgünüm, seni de korkuttum. Küçük Can, iyi değil mi?" Gözde onun bu davranışına duygulanmadan edememişti, annelik hormonları...
"İyi, Nehir için yaptığın bu şeyi herkes unutsa ben unutmam." Gözde'nin söylediği şeyle Altay gülümsemişti. Kahveci çiftinden sonra odaya giren Kerem ve Yunus ikilisine döndü bakışları.
Rahatsız olmuştu.
"Geçmiş olsun." İkisi de aynı anda söylediğinde Altay eyvallah anlamında elini göğsüne götürdü.
Herkes tek tek girmişti odaya.
Altay'ın ailesine haber verememiştik. Uyandıktan sonra da vermemizi istememişti.
"İyi misin? Ağrın var mı?" dediğim şeyle yüzünde bi sırıtış belirdi.
"Kalbim ağrıyor, öpsen geçer."
Kaşlarımı çattım.
"Belki bir şeyleri telafi etmez ama Seni gerçekten çok seviyorum Nehir. Yemin ederim ki o zaman yaşanan her şey için çok pişmanım. Allah belamı versin çok pişmanım Nehir."
Her dediği şeyle gözlerim doluyordu.
"Beni seviyorsun." Seviyordum.
Affetmeyi o kadar çok istiyordum ki.
Pişmandı, bunu gözlerinin içine baktığım zaman görebiliyordum.
"Lütfen bize bir şans daha ver."
O şansı hak ediyorduk.
Benim için bunu yapmış olması bence beni ne kadar çok sevdiğinin kanıtını oluştururken pişman olduğunu zaten her geçen gün bana hissettiriyordu.
Ellerime uzanmıştı, sessizliğimi bir cevap olarak kabul etmek istemeyerekten.
"Bize bir şans daha verir misin Nehir? Mutlu olmamıza izin verir misin? Her zaman yanında olacağıma yemin etsem, bu sefer bana güvenebilir misin? Yemin ederim, kendimden daha çok güvenirim sana."
Güvenirdim.
Kafamı olumlu bir şekilde sallamıştım.
"Seni seviyorum Altay."
Özlemle sarılmıştı bana.
Yanaklarıma art arda öpücükler kondurduktan sonra gözlerimin içine baktı.
Yıllardır görüşmüyormuşçasına öpücükler bırakmıştı dudaklarıma. Alnını alnıma yasladığında gülümsedim. Bizim sevgimiz, ikinci bi şansa değermiş.
Bazı okuyucularımın Bi nehir bi de ben akıllanmam demesini beklerken aynen böyleyim...
Bence mantıklıydı, ben de olsam ben de yapardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Kanarya
Fanfiction"Diyorum ki, aklımı başımdan alıyorsun." dediği şeye kıkırdadım. "Bana aşık olduğunu bu kadar belli etmemelisin." gülerek dediğim şeyle bana o kadar anlamlı bakıyordu ki. "Sen bana aşık değil misin?" Kafasına hafifçe vurduğumda cevabını bekledi. "Bi...