Salonun içinde bir sağa bir sola dolaşıyordum. Gergin olduğumda tırnaklarımı yemeye başlardım ve şimdi de bunu yapıyordum. Yarım saat sonra kapı çalmıştı. Aynanın karşısına geçip elbisemi ve saçımı düzelttim. Bu sırada görevli kadın kapıyı açmış olmalıydı.
"Efendim Bay Jones geldi. İçeri almamı ister misiniz?" Kafamı sallayarak
"Gelsin." cevabını verdim. Uzun silueti o girmeden kendini belli ediyordu. Kadına dönüp "Sizde evlerinize gidebilirsiniz. Kapıda güvenliğin kalması yeter." dedim. Kadın kafasını sallayarak çıktı.
"Vay, evin güzelmiş sevdim. Bizimkine de yakın." dedi Chris ve etrafa bakmaya başladı.
"Gezsene, çok büyük. Evren gibi devasa ama ben içindeki küçücük bir zerreyim. Yalnız. İçimde ne yaşarsam yaşayım kimse bilmeyecek. Ta ki büyük patlamaya kadar. Yıldızlar sessiz yaşamlarına büyük ama sessiz bir patlama ile sona erdirirler. Belki bende bu evde o şekilde hayatıma son vermiş olurum." dedim ve burukça gülümsedim.
"Ne saçmalıyorsun? Aklında ne gibi manyaklık varsa hemen vazgeç o fikirden." dedi Chris.
"Ölüm manyakça bir fikir değil ki Chris. Herkes bir gün ölmeyecek mi?" Chris'in benden önce ölme düşüncesi kalbime bir sancı girmesine sebep olmuştu.
"Beş kilometre uzaktan gece hayatımı bırakarak senin ölüm fikrini dinlemek için mi geldim buraya?"
"Belki de. Annemi aradım, onlara buraya gelmelerini onlara müthiş bir hayat sağlayacağımı söyledim. O ne yaptı biliyor musun?" dedim Chris kafasını iki yana salladı.
"Damla'nın düzenini bozamam dedi. Peki benim düzenim, ben aslında 6 yaşında ölmüşüm Chris. Şimdi fiili olarak ölsem kaç yazar. Bana ağlama diyorsun ya, nasıl ağlamayım? Bu karanlık dünyanın hangi bokuna ağlamayayım!"
"Eğer kendine bir şey yaparsan.." diye söze başladı ama devamını getirmesine izin vermedim.
"Neden bana değer veren biri mi var?" Ağzını açtı ama söylemek istediğinden vazgeçip tekrar kapattı.
"Seni seven bir sevgilin ve arkadaşların var." dedi bu sefer. Söylediğine karşılık güldüm.
"Arkadaşlarım bencil şımarık bir sürtük olduğumu düşünüyor. Sevgilim? Hepsi seni unutmaya çalışmaktan ibaret. Belki onu severim senden vazgeçerim diye. Ama senden kurtulamıyorum. Bizim dünyamız karanlık Chris. Benim dünyam karanlık!"
Ben bunları söylerken sanki bir tiyatro oyuncusuymuşum gibi hissetmiştim. Ve evimin hayali sahnesi de buna yardımcı oldu zira ben karanlık dediğim anda tüm ışıklar bir anda kapandı. Bir an ne olduğunu fark edememiş ve çığlık atmıştım.
"Sakin ol, tamam ben buradayım." Titriyordum, el yordamıyla Chris'i bulmaya çalıştım. Chris kollarını açtı ve beni kolları arasına aldı. Yüzümü boynuna gömdüm. Küçükken anneme de böyle yaptığım aklıma geldi. Bu gözlerimden yaşların akmasına neden oldu.
"Sakin ol, sadece ben varım tamam mı ve sana zarar gelmesine izin vermem. Elektrikler kesilmiş olmalı."
Titremeye başlamıştım. Söyledikleri aslında bana çok anlamlı gelebilirdi ama o an ne dediğini umursamıyordum sadece ışıkların geri gelmesi için dua ediyordum.
"Jeneratör diye bir şey yok mu burada?" dedim ama bu kelimeleri nasıl bir araya getirip nasıl bir cümle yaptığım bir muammaydı.
"Yeni ev taktırmadıysan yoktur. Gel oturalım tamam mı?" Chris sevecen bir sesle söylüyordu. Ben derin derin nefesler alıyor ve rahatlamaya çalışıyordum. Chris beni oturtmak için belimi sıktı, bende gözlerimi sımsıkı kapatarak oturdum. Kucağına oturmuştum ama bunu dert edecek durumda değildim. Kafamı tekrar boynuna gömdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların Dansı
Teen Fiction"Adın ne?" diye sordu kadın sert bir sesle. Kız bir süre düşündü hangi adını söylemeliydi. Gerçek adını mı? Yoksa okulda ona zorla koydurdukları o ad mı? Kız ismini unutmuş olamaz ya diye düşündü kadın. Acaba beni duymadı mı diye düşündü. Aslında İn...