Bölüm 26

352 16 1
                                    

"Senden nefret ediyorum!" dedim en sinirli sesimle. Neden bu kadar fazla tepki verdiğimi bilmiyordum. Ama bir şekilde bu kadar olay çıkarmıştım ve şimdi hiçbir şey olmamış gibi yapamazdım. Hem şu ana kadar kimbilir kaç kızla bunu yapmıştı.

Mideme darbeler yiyordum. Sanki kalbime bir öküz oturmuş gibiydi. Ne onu görmek istiyordum ne de o sevgilisini.

"Bana bilmediğim bir şey söyle" dedi Chris. Daha çok bunu arabada konuşmak istemiyor gibi bir hali vardı.

"Senden nefret ediyorum!" diye tekrarladım.

"Dikkat et de o nefret sevgiye dönüşmesin!" dedi uyarır gibi. Gözlerimin büyüdüğünü hissetdim. Kesinlikle aptalın tekiydi. Sinirlerimi bozuyordu. Nefret nasıl sevgiye dönüşebilirdi. Ben onu sevemezdim.

"Saçmalığın daniskası! Hiçbir nefret sevgiye dönüşmez! Ayrıca neden benimle uğraşıyorsun ki? Git sevgilinin yanına işini bitir!"

"Birincisi sen en büyük aşklar nefretle başlar diye bir söz duymadın mı? İkincisi, seninle uğraşıyorum çünkü başka işim yok. Üçüncüsü, benim sevgilim olmaz bunu sana söylemiştim."

"Birincisi en büyük aşkların nefretle başlaması umrumda değil benim nefretim aşka ya da o boktan sevgi saçmalığına dönüşmez. İkincisi, git kend-"

"Susar mısın yoksa kendi yöntemlerimle mi susturayım?"

İnleyerek kafamı geriye attım. Burdan kurtulmam gerekiyordu. Kendimi arabadan atmayı milyon kez düşünmüştüm ama ne yazık ki kapıları kitlemişti. Bu gece onu çekmek zorundaydım bundan sonra da onu görmemek üzere yemin edecektim. Onu görmezsem daha fazla aşk, sevgi kavramlarına yakın olmazdım.

Geldiğimiz yer bir dağ evi gibiydi. Etrafı ağaçlarla çevriliydi. Şehirden uzak bir görüntüsü vardı ama terasına çıktığında tüm şehri gördüğüne emindim.

Bu kadar zengin bir aileden gelen çocuğun neden x factore katılıp ünlü olmaya çalışmasını anlamıyordum. Sony şirketlerinin plak grubu da vardı. Eğer babasına söyleseydi anında ünlü olabilirdi. Belkide babası bu konuda onu desteklemiyordu.

Chris arabanın kapısını açmıştı. Arabadan çıkıp eve doğru yürüdüm. Elini belime koymuştu. Rahatsız olmuştum. Çekmesi için hareket ettim ama elini bulunduğu yerden kıpırdatmadı bile.

"Çek elini kolunu!" diye bağırdım. Omzunu silkti ve elini tekrar çekmedi. Sinirle yanından uzaklaştım. Bu onun kolunu çekmesine ve sinirlenmesine yol açmıştı.

Cebinden yeşil anahtarlığı olan bir anahtar çıkardı ve kapıyı açtı. Beni beklemeden içeri geçmişti. Kolumdan çekerek beni de içeri çekti. Kapıyı hızla kapatarak beni kapıya dayadı. Dudaklarını dudaklarıma yasladı. Ondan uzaklaşmaya çalıştıkça daha da yaklaşıyordu. "Bana" dedi ve dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu. Elimle omuzlarından itiriyordum. Sinirle iki elimi kafamın üstünde birleştirdi ve ona karşı koymama engel oluyordu. Dudaklarını yanağıma indirdi. "Emir" dedi ve bu sefer yanağımı öptü. Daha sonra dudaklarıyla boynuma doğru bir yol izledi. Son kez "Verme" dedi. Ve boynumu öptü.

Sonra beni serbest bıraktı ve salona doğru yol aldı. Bense kapının önünde öyle duruyordum. Ne olacaktı şimdi. Onunla bir geleceğim olmazdı olamazdı. Ben onunla olamazdım. Hayatımda daha fazla karanlık istemiyordum.

"Bana bir daha dokunmanı istemiyorum!" dedim ardından bağırarak. Çok sakin karşılamıştı.

"Biliyor musun? Ne isteyip istemediğin umrumda değil!" dedi.

"Beni eve götür. Seni görmek istemiyorum artık! Hayatımda daha fazla karanlığa ihtiyacım yok anlıyor musun beni?" dedim. Bir süre duraksamıştı. Sonra cevap vermeden bir kapıdan geçerek gitti. Kendimi biraz önce oturduğu koltuğa attım. Tavanı izlemeye başlamıştım. Hayaller kurmaya başlamıştım. İçinde Chris de vardı. Daha çok onu boğduğum hayallerdi aslında.

Yıldızların DansıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin