O gittikten kısa bir süre sonra Lily yanıma geldi.
"Blue iyi misin? Aman tanrım bembeyaz olmuşsun" dedi. Çocuğu hasta olan bir anne edasıyla.
"Lütfen eve gidelim, lütfen!" dedim. Evet bir tek insanlara yalvarmadığım kalmıştı ve o da oldu.
"Tamam hayatım bekle hemen geliyorum." dedi ve ceketini bana uzattı. Bana saatler sonra gibi gelen bir süre sonra Matt ve Lily telaşla yanıma geldi. Ve Matt yavaşça bana destek verdi.
"Hadi güzelim gidiyoruz." dedi. Gerçekten o kadar kötü mü gözüküyordum. Matt bile bana iyi davranmıştı. Arabada kafamı cama yasladım ve dışarıdaki ışıkları izledim. Bir süre sonra uyku ruhumu esir almıştı.
Sabah şiddetli derecede baş ağrısıyla uyandım. Beynimi deliyorlardı. Mutfağa inip ağrı kesici aldım. Evde nedenini çözemediğim bir hareketlilik vardı. Fazla önemsemeden odama çıktım. Bugün x factor final günüydü. Zaman çok çabuk geçmişti. Okuldan çıkalı yaklaşık 5 ay olmuştu ve ilk andan beri hayatım tamamiyle değişmişti.
Bir tişört ve bir kot giydim. İşte bu benim her zamanki halimdi. Camı açtım ve soğuğun bedenime çarpmasını izledim. Yavaşça nefesimi verdim. Ağzımdan duman çıktı. Bunu sevmiştim tekrar ve tekrar yaptım. Sonra kendi kendime güldüm. Gerçekten delirdiğime kanaat getirmiştim. Soğuğu hiç sevmeyen ben soğuğa göğüs geriyordum. Ve hiç üşümüyordum. Kafamı gökyüzüne çevirdim. Gökkuşağı oluşmuştu. Gökkuşağı yağmur yağdıktan sonra güneşin 45-50 derecelik bir açı ile gelmesi ile oluşur. Yani 44 derecelik bir açı ile gelirse gökkuşağı oluşmaz. Bu kadar mucizevi bir olay ve yılda yüzlerce kez oluşuyordu.
Benim hayatım gökkuşağının tam tersiydi. Hayatım siyah ve beyazdan ibaretti.Mucizeler asla yer etmezdi. Bir süre sonra titrediğimi farkettim ve camı kapatıp montumu giydim.
"Ben çıktım!" diye bağırdım. Kimse beni umursamamıştı. Arenaya varmıştım. Burada da bir telaş hakimdi. Yarışmacılar çok heyecanlıydı. Çalışanlar oradan oraya koşturuyor arenayı süslüyordu. Bir an ne yapacağımı bilemedim ve sekreterin yanına gittim. Bana uzun bir yapılacaklar listesi uzattı. "Ne duruyorsun hadisene!" dedi. Çatlak kadın. Listeye göz attım. Ve en başından başlayarak koşuşturmaya ayak uydurdum.
Listenin sonunda giyimime özen göstermem ile ilgili zırvalar duruyordu.Yanımda elbise bile getirmemiştim.Şovun başlamasına 1 saat kalmıştı. Böyle kalsam sorun olmazdı herhalde. Nasıl olsa kamera arkasındayım diye düşünerek. Hızla sekreterin yanına gittim.
"Tamamdır" dedim gururla. Sekreterek şaşırarak bana baktı.
"E, sen hazır değilsin. Çabuk giyin saçını kuaförümüz yapar." dedi.
"İyi de yanımda uygun kıyafet yok." dedim
"Pekala gel sana bir şeyler bakalım." dedi. Kostüm odasına girdik. "Stilistimiz John'u tanıyorsun." dedi sekreter. "Blue senin ellerine emanet John iyi şanslar" dedi sekreter ve odadan çıktı. Şu kadına b,r alışamadım gitti.
"Bakalım.. sana uyabilecek bir şey yaşına da gitmeli...hmm.." John kendi kendine konuşurken bende saf saf oturuyordum. Derken bir anda John çığlık attı. "Buldum. Ben bir dahiyim!" Elime bir elbise tutuşturdu. Elbise baştan aşağı cesaret istiyordu. Göğüs kısmında derin bir dekolte vardı. Yaklaşık diz kısmıma geleceğini tahmin ediyordum. Sırt kısmı da tamamen açıktı.
"Bunu asla giymem!" dedim. Gerçekten giymezdim ben cesur bir insan değildim.
"Saçmalama. Seni olgun gösterir müthiş yakışacak hem seçme şansın var mı?" dedi konuşurken ellerini çok fazla kullanıyordu. İki elinde de toplam 4 tane büyük taşlı yüzükler vardı.
"Ben başka bir şey bakayım bunu asla giymem ayrıca yaşına yakışsın dedin 16 yaşındayım sence yaşıma gider mi?" dedim. Yapacak hiçbir şey yoktu. Kalkıp sırayla dizilmiş elbiselere baktım.Hepsi sahne için abartılı elbiselerdi. İçlerinde bir tanesi dikkatimi çekmişti. Siyah straplez bir elbiseydi. Üzerinde küçük parlak noktacıklar vardı. Sanki yıldızlar gibi sanki uzay gibi. Dizlerimin biraz üstünde olacağından emin olduğum elbise müthiş gözüküyordu.
"Bu" dedim. "Bunu giyeceğim"
Başta karşı çıksalardı orada bulunan herkese bu elbiseyi giyeceğimi kabul ettirmiştim. Saçımı yukardan at kuyruğu yapmıştım. Zorla hafif bir makyaj yapmışlardı. Sonunda şova iki dakika kala hazırlanmıştım. Son halimi beğenmiştim. Hoş olmuştum.
"Bayanlar ve baylar x factor finale hoşgeldiniz!" diye bağırdı sunucu bense perdenin arkasından insanları izliyordum. Buradan çıkan kişinin hayatı değişecekti, milyonlar onu sevecekti, ben onun asistanı olacaktım. Eğer Simon'ın teklifini kabul etseydim bende onlar gibi olacaktım.
Saatler sonra birincinin açıklanma sırasına gelmişti. Birinci halkın mesajlarıyla seçilecekti.
"Ve kazanan....Chris Jones!" diye bağırdı sunucu neye uğradığımı şaşırdım.Onun birinci olacağından emindim ama tuhaf bir şekilde şaşırmıştım. O ise sukunetini koruyordu.
"Evet Chris ne düşünüyorsun?" dedi sunucu
"Aslında mutluyum başaracağımı biliyordum" dedi egoist bir tavırla. "Sizden bir şey isteyeceğim" dedi. Dikkat kesilir olmuştum. "Bugün bir arkadaşım burda ve ben onunla şarkı söylemek istiyorum" dedi. "Pekala tabiki Chris sahne sizin" dedi sunucu şakacı bir tavırla.
"Karşınızda Blue Robyn" dedi. ve en başından beri orda olduğumu biliyormuş gibi yanıma geldi. Donmuştum. Ne yapacağımı bilemiyordum. Kolumdan çekiştirerek beni sahneye çıkardı. Binlerce kişi binlerce göz binlerce insan beni izliyordu. Karşımda Simon şefkatli gözlerle bana bakıyordu. Kameralar bana odaklanmıştı. "Bu şarkıyı bildiğine eminim küçük" dedi. Ne zaman geldiğine emin olmadığım piyano sahnenin ortasında duruyordu.
Bildiğim ritimler şarkıya dönüşürken gözlerimi kapadım ve tek başıma olduğumu hayal ettim. Bu oldukça zor olsada şarkıya başlamamı sağlamıştı. Şarkının nakarat kısmı gelince havaya girmiştim. Ve sahnede hareket etmeye başladım. Chris söylerken piyanonun üstüne çıktım ve ona bakarak piyano çalışını izledim. Bu çok fazla güzeldi. Mucizeviydi. Gökkuşağı gibiydi.
Hayat benden renklerimi çalmıştı. Ama şimdi verecek gibiydi. Mutluydum. Dün o barda ki kız gibi hissetmiyordum. Küçük bir çocuk gibi hissediyordum. Hayallerini gerçekleştirmeye çalışan küçük bir çocuk. Sahneden indikten sonra aklımda ki tek şey Simon'ın teklifini kabul edecek olmamdı.
Not: Multimedia'da Chris ve Blue'nun söylediği şarkı var :*
![](https://img.wattpad.com/cover/27748670-288-k694141.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların Dansı
Novela Juvenil"Adın ne?" diye sordu kadın sert bir sesle. Kız bir süre düşündü hangi adını söylemeliydi. Gerçek adını mı? Yoksa okulda ona zorla koydurdukları o ad mı? Kız ismini unutmuş olamaz ya diye düşündü kadın. Acaba beni duymadı mı diye düşündü. Aslında İn...