Bölüm 32

371 13 2
                                    

Yazarınızdan klasik konuşma bölümü geliyor hepinize merhaba! 5 bin okuyucu olmuşuz! Gerçekten inanamıyorum hepinize tek tek teşekkür ederim. Yanımda olan herkese minnetarım. Yeni okuyucularıma hoşgeldiniz diyorum, eski okuyucularıma sadık oldukları için teşekkür ediyorum. Vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Eleştiriye açığım. Eleştirirseniz (güzel ya da iyi yönden) çoooook mutlu olurum. Kocaman öpücükler!! :*

İyi okumalar!

*

Gece büyülüydü. Bana sarılan adam büyülüydü. akşamın bu saatleri büyülüydü. Ben büyülü bir yerdeydim. Hayat bana uyguladığı kara büyüyü kaldırmış gibiydi. Böyle bir an bir daha başıma gelir miydi? Cevap çok şüpheliydi. Anın tadını çıkarmak bana göre değildi. Bana hep geleceğe yönelmem geleceği düşünmek gelecek için çalışmam öğretilmişti. Sadece hayatımda bir kez şu an, anın tadını çıkarmaya çalıştım.

İlk öpücüğümü, ilk sarılmamı ya da aynı yatakta yatacağım ilk erkeğin hep kocam olacağını düşünmüştüm. Şimdi gelecek bile grmediğim bir adamla tüm bu şeyleri yapıyordum.

"Gelecek hafta Paris'e gidiyorum." dedim Chris'in şarkısı kendini başka bir Chris şarkısına bırakırken.

"Biliyorum" diye fısıldadı. Nerden bildiğini önemsemedim.

"Biliyor musun? Amerika ve Londra'dan sonra ilk defa yeni bir yer göreceğim. Birde Türkiye var tabi." dedim. Okulumuz Amerikadaydı. Çalışmamız için Londra'ya gönderilmiştik. Nedeni hakkında hiçbir fikrim yoktu.

"Hı hı." dedi geçiştirmek ister gibi.

"Sen beni dinliyor musun?" dedim.

"Hı hı" diye cevap verdi tekrar.

"İyi ben gidiyorum." dedim. Gidemeyeceğimi o benden daha iyi biliyordu aslında. Kafasını boynumdan kaldırıp tek kaşını kaldırarak bana baktı. Gülerek ona baktım. Bu haliyle son derece şirin duruyodu. Şirin olmak aslında bu Chris Jones için çok uzak bir kavramdı.

"Tamam dinliyormuşsun." dedim. O da gülmeye başladı. İki deli gibiydik. Bir o gülüyordu bir ben. Dışarıdan gören biri kesinlikle hastaneye yatmamız gerektiğini söylerdi. Sonra bir an sessizleşti Chris. Ben susmaya çalışmış ama başaramamıştım. Duygu değişimleri aniydi. Bu da beni korkutan bir başka şeydi.

"Ah, Delilah." dedi saçımı kulağımın arkasına atarken.

"Seni sürekli hayalkırıklığına uğrattığımın farkındayım. Ama ben farklıyım Delilah. Küçüklüğünü yaşayamamış geçmişe bağlı kalmış bir çocuk. Ama sen benim ruhuma dokunuyorsun. Daha önce kimse buna cesaret edememişti. Seni ağlarken gördüm delilah, gülerken güldüm. Hiçbir insan bu kadar güzel olamazdı. Bütün korkularını biliyorum. Seni tanıyorum hemde senden çok. Bunu bilmiyorsun ama bileceksin. Ve birgün ruhumu senden alacağım." dedi. Bu çok fazlaydı. Bugünün mükemmeliyeti adına çok fazla. Beni o kadar iyi tanıdığından emin değildim. Yinede onun hakkında hiçbir şeyden emin olamıyordum.

"Düşündüklerimi saklayabilen insanlardan değilim. Sana karşı bir şeyler hissediyorum ama bunun adı yok Chris. Zaten bu tür duyguların adı olduğunu düşünmüyorum. Bir şeylere ad veren bizleriz.Öyle değil mi? Bu biraz komik değil mi? Yani okuduğum her hikayede kız duygularını erkeğe söyler erkek onu terk eder. Sonra yine beraber olurlar mutlu son. Ama gerçek hayatta mutlu sonlara yer yok değil mi? Bizim hayatımızda mutlu sonlara yer yok. Şimdi gitmek istersen anlarım." dedim.

"Ben hep buralardayım Delilah." dedi. Ve gamzelerini gösteren bir gülüş bahşetti. Gamzesinin üzerini öptüm. O kafasını çevirip yanağında olan dudaklarımın kendi dudakları ile buluşturdu. Bu gecenin armonisi buydu. Dudaklarımız, yıldızlar, şehrin yıldızları ve müzik. Bazen tek ihtiyacımız buydu. Biraz gökyüzü biraz müzik.

Yıldızların DansıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin