Vardığım büyük evin güvenliğinden geçip arabamı hiç konmaması gereken bir yere park ettim. Sinirli olması gereken oydu, çıldırması gereken ama çıldıran bendim. Aklımı yitiriyormuş gibi hissediyordum.
Kapıya büyük bir hızla birkaç kez vurdum. Kapıyı evin hizmetçisi açtı. Kadın bana sorar gözlerle bakarken ben elimle kadını ittim ve içeri girdim. Chris elinde bira şişesi ile piyanonun başında oturuyordu.
"Kararını ver derken bunu kast etmemiştim." dedim sesim ağlamaklı çıkmıştı. Birayı piyanonun üstüne koydu ve bir notaya bastı.
"Sana diyorum! Cevap versene! Sonsuza kadar sessiz kalamazsın." Dokunsa ağlayacak pozisyondaydım ama benim tarafıma bakmıyordu. Sanırım bunu sesimden anlayabilirdi.
"Kararı ben vermedim sen verdin."
"O yazılanlara inandın mı? Salak ben aylardır senin yanından ayrılmadım, nasıl? Nasıl onlara inanırsın bana güvendiğini söylemiştin!"
Tekrar piyanoya odaklandı ellerini yerleştirdi ama çalmadı birasından bir yudum aldı ve kafasını piyanonun tuşlarına dayadı. Bu beklemediğim bir hareketti aniden çıkan sesle sıçramıştım. Sonra odanın ortasındaki merdivenlerin basamağına oturdum.
"Bana hiç güvenmedin değil mi?" göz yaşlarım benden habersiz akıyordu.
"Buraya bu işi ya tamamen bitirmek ya da en başından başlatmak için geldim. Ama anladığım kadarıyla sen yeniden başlamak konusunda istekli değilsin."
"Başka bir erkekle yemeğe çıkıyorsun üstelik bara gidiyorsun barda onunla yiyişiyor üstelik el ele magazinlere poz veriyorsun yetmiyor onun evine gidiyorsun. Kimsin sen? Benim sevdiğim kız bu değil!"
"Yemeğe çıkmayı ben istedim evet, ama sonrası bir muamma sarhoştum ben, hatırlamıyorum." Asıl sorulması gereken tüm bunları ben hatırlamazken magazinlerde bile yokken nasıl öğrenmiş olmasıydı.
"Sarhoşluk bir bahane değil!"
"Biliyorum ama ben ne yaptığımı bile hatırlamıyorum!" Sahte bir kahkaha attı. Piyanonun taburesinden kalkıp yanıma geldi bende onunla aynı boyda olmak için ayağa kalktım. Basamakta durduğum ve o da aşağıda durduğu için boylarımız aynıydı.
"Bir sürtük gibi!" dedi tükürürcesine. Kalbime bir ağrı girmişti ama bu manevi acı değildi kesinlikle fiziksel bir acıydı.
"Annemin neden gittiğini merak ediyordun değil mi? O lanet kadın bizim evimizde babamın şirketindeki neredeyse tüm elemanlarla ile birlikte oldu! Biz bunu babamın ortağı ile basınca öğrendik. Kendi evimizde babamla yattığı yatakta başka bir adamla. Oğlunu hiçe sayıp gitti. Güvenmedim ben kimseye sen gelinceye kadar ama güvenince de bir bok olmadığını bana hatırlattın çok sağ ol!" Yer ayaklarımın altından kayıyordu. Kalbimdeki ağrı tüm vücudumu sarıyordu. Nefesim kesiliyordu.
"Şimdi bana baştan başlamaktan bahsetme." Güçlü dur! Ayakta kal!
"Şimdiye kadar kaç kız ile birlikte oldun?" dedim tam giderken. Gözlerim kararıyordu ama ayakta durmayı başarmıştım.
"Bunu gerçekten bilmek mi istiyorsun?" dedi ve yarım ağız gülerek "Yüzlerce."
"Senin annenden ne farkın kaldı. Hatta sen daha kötüsünü yaptın, belki o kızların hayalleri vardı, umutları sen onları yıktın. Şimdi bana kimin kötü kimin iyi olduğundan bahsetme." dedim son sözlerim de bu olmuştu çünkü daha fazla ayakta duramamış yere çökmüştüm.
Chris ise arkasını döndü ve bir şeyleri kırmaya başladı. Bu acı kesinlikle tarif edilemezdi. Hem manevi hem de fiziksel bir acıydı. Manevi olanı kimin yaptığını biliyordum ama fiziksel olan nedenini çözemiyordum. Ayaklarımda güç bulmaya çalıştım ama kalkamıyordum. Doktorun şüphelendiği bir hastalık olabilir miydi? Bugün doktora gitmem gerekiyordu. Unutmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların Dansı
Novela Juvenil"Adın ne?" diye sordu kadın sert bir sesle. Kız bir süre düşündü hangi adını söylemeliydi. Gerçek adını mı? Yoksa okulda ona zorla koydurdukları o ad mı? Kız ismini unutmuş olamaz ya diye düşündü kadın. Acaba beni duymadı mı diye düşündü. Aslında İn...