Karşımdaki kapıyı çalmak ve çalmamak arasında kalmıştım. Bir seçim bambaşka bir hayat. Herkesin hayal ettiği hayatı yaşamak için bir kez kapıyı tıklatmam yeterdi. Ama korkuyordum. Nedensiz yere. Belkide değişmekten korkuyordum, değişiklikten korkuyorumdur.Oysa ki kaybedecek hiçbir şeyim yoktu. Kaybedecek hiçbir şeyim olmamıştı.Tam vazgeçip gidecekken birden kapı açıldı ve Simon dışarı çıktı. İçimden lanetler okuyarak ona doğru baktım.
"Blue, nasılsın? Bende senle konuşacaktım gelsene." dedi. Çaresiz içeri girdim.
"Dünki şovdan sonra herkes sana bayılmış.Şu teklifi tekrar düşünmek ister misin diye soracaktım. Eğer şimdi tamam dersen çoğu şov programından istek var. Senin çıkıp şarkı söylemeni istiyorlar." dedi. Ne bekliyordum. Günlerdir kendime sorduğum sorular tekrar beni yokladı ve benden habersiz ağzımdan iki kelime çıktı.
"Kabul ediyorum." her şey değişecekti. Ama hayalimi yaşayacaktım. Belkide milyonlarca insan beni sevecekti. Yok canım o kadar da olmaz dedim içimden ama binler olur herhalde.
"Yaşasın!" diye bağırdı Simon. "Her şey çok güzel olacak menajerden bahsedelim istediğin biri var mı? Kadroyu tamamlayıp sonra bir parti yaparız. Alan Show'a çıkarsın harika harika!" Simon bunları bana söylüyor gibi değilde daha çok kendi kendine konuşuyor gibiydi.
"Aslında arkadaşlarım bana yardımcı olabilirler" dedim.
"Bir profesyonel ile çalışmanı öneririm ama peki öyle daha rahat olacaksan kabul." dedi. "Ben imza işlerini halledip kadroyu tamamlayayım sende bir ara şu arkadaşlarını getirirsin.Yarına her şey hazır olur imzayı atarsın sonrada bir asın toplantısı yaparız. Sende bu sürede sosyal medya hesapları açarsın."
"Peki teşekkürler" dedim. Tüm bunlar gerçekten bu kadar kısa sürede mi gerçekleşecekti.Hayatım şimdiden hızlanmaya başlamıştı. Hem yürüyüp hemde çocuklara bir kafede buluşmamız gerektiğine dair mesaj atıyordum.Sanırım beni kimsenin tanımadığı son günlerimdi.
Her zaman buluştuğumuz kafeye gittiğimde Matt, Harry ve Tom gelmişti.Harry'nin gelmesine şaşırmıştım. onu bir daha asla göremeyeceğimi düşünüyordum.
"Selam!" dedim neşeyle "Kızlar nerde?"
"Gelirler şimdi biz evdeydik hemen geldik ne oldu Blue" dedi Tom.
"Süpriz" dedim gülerek. Çok fazla beklemeden kızlarda ayrı ayrı kafeye geldiler.Hepsi bana gene ne var manyak der gibi bakıyordu. Garson gelip siparişi de aldıktan sonra dayanamayıp bana kafa tutmaya başladılar.
"Ne diyceksen de işimiz var gücümüz var Blue!" dedi Nora diğerleri de ona katıldı.
"Peki pei söylüyorum" dedim "Simon'ın teklifini kabul ettim" diyerek ayrıntıları anlattım. Kızlar çığlık attı, Matt tavlayacağı kızların sayısını hesapladı, Tom iyi dileklerini belirtti, Harry tepkisiz kaldı. Bu çocuk neden böyleydi benim bilmediğim ama onun bildiği ne vardı?
Aradan bir saat geçmiş biz kimin ne iş yapacağını paylaştırmıştık bile. Harry hala tepki vermemişti. Eskiden onun ne düşüneceğini kestirebilirdim artık onu bile yapamıyordum. Ya o değişmişti ya da ben artık onu anlayamıyordum.Harry kafası ile bir işaret yapmadı Matt onu kafasıyla onayladı. Ve birden Harry ve ben dışında herkes ayaklandı ve gideceklerini söyledi. Bu sanki benim bilmeyip sadece onların bildiği bir dil gibiydi ve sinir bozucuydu. Ne oluyor bile demeden ışınlanmış gibi kayboldular.
"Ne oluyor?" dedim Harry'e doğru.
"Seninle yalnız kalmak istedim." dedi.
"Ne yapmaya çalıştığını anlamıyorum! Gerçekten seni anlamak bir şizofrenin beynini çözmek gibi karmaşıksın hemde çok!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların Dansı
Jugendliteratur"Adın ne?" diye sordu kadın sert bir sesle. Kız bir süre düşündü hangi adını söylemeliydi. Gerçek adını mı? Yoksa okulda ona zorla koydurdukları o ad mı? Kız ismini unutmuş olamaz ya diye düşündü kadın. Acaba beni duymadı mı diye düşündü. Aslında İn...