Mavi benim için her zaman huzur dolu bir anlam olmuştu. Aslında mavi masumluğun ve karanlığın renklerini taşıyordu. Ne çok fazla karanlıktı ne de çok fazla masum. Ben maviydim. Hiçbir zaman masum olmamıştım. Her zaman sevgi yoksunu bir çocuk oldum. Belkide birinin beni sevme ihtimalininden bile korkmamın sebepleri bunlar. Ne de fazla karanlık olmuştum. Bu da sevgi yoksunu olmama rağmen içimde kırıntıları kalan merhametin belirtileriydi.
Chris beni kendi karanlığına götüreceğini söylemişti. Dünyası karanlık olan bir insanın karanlığı dünyası olacaktır. Ama ben hiçbir zaman hiçbir insanın tamamen karanlık olduğuna inanmıyordum. İnsanın içinde mutlaka bir masumluk kırıntısı olmalıydı. Chris için de aynı şey geçerliydi bana göre. O karanlık olduğunu savunuyordu. Ben karanlığın içinde beyazların beyaz olmasa bile mavilerin olduğunu savunuyordum.
Onun dünyasının renklerini gideceğim yerde taşımaya karar verdim. Dolabımın karşısına geçtip mavi tişörtümü ve siyah eteğimi aldım. Hızlıca giyindikten sonra saçlarımı topladım. Siyah göz kalemini sürdürdükten sonra çantama elime geçenleri koymaya başladım. Dışarıdan gelen korna sesiyle irkilmiştim. Kafamı camdan uzattım. Chris siyah Audi'sinde bekliyordu. Parfüm sıkıp aşağı indim.
"Oo güzellik nereye böyle?" dedi Nora.
"Gezmelere..." diye açık uçlu ve onları merakta bırakacak bir cevap vermiştim. İstediğim de buydu. Onları heyecanlandırmak.
Dışarısı rüzgarlıydı ama çok sert bir rüzgar esmiyordu. Sadece insanın saçlarını savuruyordu. Bu hoşuma gitmişti. Her nereye gideceksek yürümeyi tercih ederdim. Yürümeyi sevmeme rağmen. Arabaya yerleştirdikten sonra "Selam" demiştim. Bu benim selamlaşma şeklimdi, ortamı ısıtma şeklim çoğu zaman işe yaramazdı çünkü gayet kısık sesle utanarak ve soğuk söylerdim. Gene aynı şekilde olmuştu. Buna rağmen Chris duymuş olmalı ki
"Selam, gidelim mi?" dedi. Hafifçe başımı salladım ve yolu izlemeye başladım. Arabaya The Fray'in müzikleri huzur veriyordu. The Fray ona hiç uymaz diye düşünmüştüm aslında. Ona dışarıdan baktığınızda bunun gayet olacağını düşünürsünüz ama onun içine girdiğinizde bunun asla olamayacağını düşünürdünüz. Aslında x factore Plain White T's grubunun şarkısı ile girdiğini düşünürsek ben yanlış düşünmüşte olabilirdim.
"Ne yazık akşama hiç uymayan bir kıyafet." diyerek beni düşüncelerimden ayırmış oldu.
"Nedenmiş? Nereye gideceğimizi söylemedin."
"Aslında söylemiştim Delilah senin bunların içinden çıkarman gerekirdi."
"Karanlığın, senin dünyan." dedim kendimden emin bir şekilde.
"Yanlış düşünüyorsun Delilah. Karanlığım hayatımın kötü yanları tamamen iyi olduğumu söyleyemem. Delilah ama bende iyi bir insanım benimde hayatımda iyi şeyler oluyor. Nadir ama evet." dedi emin olmayarak. Bunu nasıl düşünemediğimi bilmiyordum. Onun karanlığı onun kötü yanlarıydı. Lanet olsun beni nereye götürecekti?
Geldiğimiz yer yıkık bir harabeye benziyordu. Korkmaya başlamıştım. Karanlık bir yerdi ve bu bile beni endişeye sürüklüyordu. Chris arabadan çıktı ve beni beklemeye başladı.
"Hadi!" dedi Chris sabırsızca.
"Asla!" dedim. Çok karanlıktı devlet buraya lamba takmayı unutmuş gibi ve içimdeki bir ses daha fazla batmamak için buraya girmem gerektiğini söylüyordu.
"Hadi ama Blue bebek gibi kucağımda mı taşıyayım seni?"
"Asla! Aa adımı biliyormuşsun. Senin yüzünden adımı unutacağımı zannediyordum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların Dansı
Teen Fiction"Adın ne?" diye sordu kadın sert bir sesle. Kız bir süre düşündü hangi adını söylemeliydi. Gerçek adını mı? Yoksa okulda ona zorla koydurdukları o ad mı? Kız ismini unutmuş olamaz ya diye düşündü kadın. Acaba beni duymadı mı diye düşündü. Aslında İn...