"Ben çok çok özür dilerim efendi-" diyerek Simon'ın yanına gitmiştim ki elini sus der gibi kaldırdı.Gözümden yaşlar akıyordu. "Lütfen beni kovmayın."
"Blue sesin inanılmaz!" dedi Simon. Pardon? İnanılmaz. İyi anlamda inanılmaz mı? Kafa karışıklığı görmüş olacak ki Simon devam etti. Chris ise sadece bana bakıyordu. Gözlerinde anlam veremediğim bir şey vardı.
"Çok çok güzel bir sesin var bu zamana kadar bir çok kişiyi dinledim ama senin kadar sesi güçlü olan birini duymadım." Benim sesimin güzel olduğunu söyledi Simon. Sesim güzelmiş. Güzel benim sesim. Hayır!
"Bakın gerçekten-" sözümü bitirmeme izin vermeden. "Eğer sana albüm yaparsak, patlar gidersin. Lady Gaga, Katy Perry bunların hepsi yanında hiç kalır." Ne yapmalıydım? Az önce hayattaki fırsatlardan bahsederken şimdi önüme kocaman bir fırsat konmuştu. Kocaman bir hediye paketi. Bunun içinden müthiş bir hediye de çıkabilirdi. Kocaman bir kabusta.
"Hayır, ben gerçekten teşekkür ederim ama istemiyorum." dedim. İstiyordum aslında sanırım. Bu sözlerden sonra burnum biraz kalkmışta olabilir. Ama olmazdı bu hayatın içindeyken olmazdı.
"Bu kadar çabuk karar verme lütfen! Gene düşün sana istediğin kadar zaman." dedi. Ve Nick ile odadan çıktı. Chris ile odada yalnız kalmıştık.
"Sana güzel sesin olduğunu söylemiştim." dedi sesi daha çok egosunu tatmin etmek ister gibiydi.
"Onlara burda olduğumu sen mi söyledin?" O mu söylemişti gerçekten mi?
"Evet" dedi ve umursamazca omuz silkti.
"Lanet olsun! Senin aklın nerde? Ya kavulsaydım. Benim senin gibi müthiş bir evim, herkesin hayalindeki gibi arabam yok tamam mı? Boktan bir hayatım var. Ve eğer burdan kovulsaydım, bok çukuruna geri dönecektim ve sonum kesinlikle fazla ilaç içmekten intihar olurdu!"
"Ama kovulmadın. Herkesi dıştan göründüğün gibi mi yargılarsın sen en acınması gereken adam dünyanın en mutlu insanı olabilir.Sana mutlu gibi mi gözüktüm? Her neyse burda seninle hayatım ve sorunlarım hakkında konuşmak istediğim son şey, ama bir gün teşekkür etmek istersen. Telefonunda numaram var." dedi ve sinirle gitti. Ne gibi sorunları olabilirdi. Bence ancak bencillik eden zengin piçin tekiydi.
İşlerimi bitiri bitirmez eve gitmiş ve kızlara olanları anlatmıştım.
"Sen aptal mısın böyle bir teklif geri çevririlir mi? Ay gerizekalı bak dedim dedim inanmadınız, gerizekalı bu kız." dedi Sam
"Şunun kafasına falan vurun, belki kendine gelir." demişti Lily
"Mal, bak Lily menajerin olur, Sam asistanın bende güzel dansçın." diye hayaller kurdu Nora. Ben sadece gülmüştüm. Bu teklifi kabul ettiğim takdirde hayatım kurtulurdu. Müzik bir kez daha hayatımı kurtarırdı. Ama müdür ne derdi bilmiyorum. Belki haberi olmazdı. Belki o kadar da ünlü olmazdım.
"Bize niye hiç şarkı söylemedin madem sesin güzeldi!" dedi Lily
"Bir şey diyim mi sen ünlü olursan bende seninle bir sürü kız arkadaşım olur! Gelsin Miley, Taylor, Selena!" dedi Matt.
"Ay tamam düşünücem ama sizin için" dedim. Hepsi sevinçle üstüme atladı.Kitap okumak için yukarı çıktım. Amacım kitap okumak değildi aslında. Zaten bu durumda kitaba odaklanabileceğimi de zannetmiyordum. Telefonumun kilidini açtım ve rehbere girdim. Rehberim de çok fazla isim yoktu.yabancı kelimeyi hemen farketmiştim. 'Kahramanım' yazıyordu. Gerçekten kendini böyle mi kaydetmişti.Telefona doğru dil çıkardım sanki görebilecekmiş gibi.Daha sonra galeriye girdim. Bir çok fotoğraf çekinmişti. Bir fotoğrafın üzerinde de not yazıyordu. 'Özlediğin de bakarsın ;)' Neden bilmiyorum fotoğrafları silmedim belki ilerde koz olarak kullanırdım.Sonra mesajlara girdim. Ellerim benden emir almıyormuş gibi hareket ediyordu.
'Kahramanım mı gerçekten mi?' yazdı ve malum kişiye gönderdim. Sonra herhangi bir müzik açtım. Müziğin sonların doğru cevap geldi.
'Kahramanın sayılırım küçük.' yazıyordu. Hemen cevap vermek ve çok hevesli gibi gözükmek istemiyordum. Ama yine de yazdım.
'Nasıl yani?' Mesaj bekleme süresinden hoşlanmıyordum.Beklemekten hoşlanmıyordum.
'Bugün ki olay çok ünlü olabilirsin.Hani şu herkesin hayali olan arabadan bir de sende olabilir :P' dediklerime alınmış mıydı? Ondan gerçekten böyle bir şey beklemezdim.
'Ünlü olmak istemiyorum.' bunu neden ona söylediğimi bilmiyordum sadece aklımdan geçiyordu ve yazmıştım.
'Bende' diyerek cevap verdi.
'O zaman neden x factor'e katıldın?' yazdım.Cevabı beklerken oyun oynuyordum.
'Hayır, ünlü olmanı istemiyorum.' yazdı. Ne?
'Neden?' yazdım. Bekledim bekledim cevap gelmedi. Aradan yarım saat geçti. Ve cevap gelmedi.Bir daha mesaj yazmak istemediğim için yazmadım. Meşgul olabilirdi. Kimi kandırıyordum. Belkide benimle konuşmak istemiyordu. Ya da okudu ve cevap vermek istemedi, cevap veremedi.
Müzik dinleyerek uykuya daldım. Sabah erkenden kalkmıştım. Duş aldım ve saçlarımı kendi haliyle dalgalı bir şekilde bıraktım. Gömlek ve etek giyip aşağı indim. Normalde etek ya da elbiseyi giymeyi pek sevmezdim.Ama bana yakıştığını düşünüyor ve bazen giyiyordum. Aşağı indiğimde ilk uyananın ben olduğumu farkettim. Televizyonu açtım ve önüne oturdum. Genelde ev işlerine karışmayan bendim çünkü eğer ev işlerine karışırsam evi yakacağımı herkes biliyordu. Sadece iyi tatlı yapıyordum. Onu da kendim için yapıyordum.
Televizyonda doğru düzgün bir kanal bulamayınca kapattım.Canım çok sıkılmıştı ve kimse uyanmamıştı. Matt'in evine gidip onu uyandırmayı aynı zamanda Harry'i de görmeyi düşündüm. Hemen ceketimi giydim ve yola çıktım. Matt ile aynı sitede kalıyorduk. Tom ve Harry'de Matt ile kalıyorlardı.
Evlerine gittim ve kapıyı çaldım. Kapıyı açan Harry idi. Ah onun renkli gözlerini özlemiştim.
"Selam!" dedim neşeyle ve içeri geçtim. İçerisi fazla dağınıktı. "Matt nerde?" dedim
"Hala yatıyor" dedi soğukça.
"Tamam o zaman ben onu uyandırayım" dedim kısık bir sesle. Moralim bozulmuştu.
"MATTHEW!" diye bağırdım.
"Lanet olsun Blue sabahın köründe başımda ne diye ciyaklıyorsun"
"Hadi uyan sıkıldım seni ziyarete geldim." tek gözünü açarak bana baktı.
"Vay canına etek giymişsin. Harry için mi geldin yoksa başka biri mi var" dedi. Dil çıkardım. O da omuz silkerek cevap vermiş oldu.
"Hadi! Kalk giyin!" dedim ve aşağı indim. Harry kahvaltıyı hazırlıyordu. Yanına gitim ve hiçbir şey söylemeden ona yardım etmeye başladım. Göz ucuyla ona bakıyordum ama o bana bakmamakta ısrarcıydı. O ağzını açmadığı sürece bende konuşmayacaktım.Derken Matt aşağı indi. İkimizide gözlerini büyüterek baktı. Ne var gibisinden ona baktım. Omuz silkti ve masaya oturdu. Bende yanına oturmuştum.Hiçbir şey yememiştim zaten aç da değildim. "Sohbetinizede doyum olmuyor. Ben çıkıyorum" dedim söylenerek.
"Dur ben bırakırım" dedi Matt.
"Peki" dedim ve dışarı çıktık. Arenaya vardığımızda Matt bende seninle geliceğim diye tutturmuştu. Bende mecbur kalıp kabul etmiştim.
Sahnenin karşısına oturdum ve provaları izlemiştik. Chris bana ölümcül bakışlar atıyordu.Ne olmuştu gene ne yapmıştım acaba.Chris sahneden indi. Aklıma dünki soru geldi. Ona tekrar soracaktım.
"Ben hemen geliyorum." dedim Matt'e ve Chris'in yanına gittim.Aslında beni terslemesinden korkmuştum ama öyle olmadı.Bir anda beni duvara yasladı.Nefesi alnıma değiyordu.Lanet olsun boy farkı.Gözlerinde ateşler vardı. Yavaşça kulağıma doğru eğildi.
"Çünkü değişmenden korkuyorum" dedi. Sorumu sormadan cevabımı almıştım.Farklı yollarla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların Dansı
Teen Fiction"Adın ne?" diye sordu kadın sert bir sesle. Kız bir süre düşündü hangi adını söylemeliydi. Gerçek adını mı? Yoksa okulda ona zorla koydurdukları o ad mı? Kız ismini unutmuş olamaz ya diye düşündü kadın. Acaba beni duymadı mı diye düşündü. Aslında İn...