Blue'nun söylediği şarkıyı Multimedia'dan Türkçe altyazılı olarak bulabilirsiniz. (Beyonce- I was here)
Chris ensemden tuttu ve beni kendine yaklaştırdı. Alnımı öptükten sonra küçük bir gülümseme ile yüzüme baktı.
"Halletmem gereken işler var küçük. Tüm gün sana bakıcılık yapamam." dedi alayla. Kaşlarımı çatarak ona karşılık verdim. Buna kısa bir kahkaha attı ve sözlerine devam etti. "Kimden uzak durman gerektiğini biliyorsun."
"Bu akşam onunla yemeğe çıkıp konuşmayı planlıyorum." dedim.
"Tamam sonra gelmemi ister misin?"
"Muhtemelen tüm gece stüdyoda olurum. Madison Square Garden'a bir ay kaldı ve benim bitirmem gereken bir albüm var." dedim oflayarak.
"İyi şanslar o zaman." dedi ve kısa bir öpüşmeden sonra toplantı odasının çift kanatlı kapısından çıktı. Bende dosyaları toplayıp odadan çıktım.
Telefonumda 'Styles' olarak kayıtlı olan Harry'i aradım. Birkaç kez çaldıktan sonra Harry'nin alıştığım boğuk sesi karşılık verdi.
"Selam sevgilim."
"Selam Styles." diye karşılık verdim. O bana her zaman sevgi sözcükleri kullanırken ben ona Styles demeyi tercih ediyordum. Bu yüzden aramızda küçük bir tartışma bile çıkmıştı. Ama ona Harry demek beni okul yıllarıma götürüyordu ve saçma sevgi sözcükleri de bana göre değildi.
"Bence şu Styles işini ciddi ciddi konuşmamız gerekiyor." dedi sesini ciddi tutmaya çalışarak ama gülümsediğini tahmin edebiliyordum. O sevilecek biriydi. Yakışıklı, sempatik, centilmen ve daha sayabileceğim birçok özellik ama onu neden sevemediğimi anlamıyordum.
"Tamam konuşuruz. Şey, bugünü telafi etmek için bu akşam bir yerlere gidelim mi? Hem seninle konuşmam gereken şeyler var." Tanrım beni affet!
"Bir sorun mu var?"
"Bu akşam konuşalım mı?"
"Peki o zaman saat 7'de seni alırım, uygun mu?"
"Olur, uygun." dedim ve kalbimi acıtan o sözcük Styles'ın ağzından çıktı.
"Seni seviyorum." Nasıl? Ben sevilecek biri değilim Harry. Ben berbat, iğrenç, kalpsiz bir pisliğin tekiyim. Neden beni seviyorsun? Şimdi ben sana ne cevap vereceğim?
"Görüşürüz." dedim direk ve cevap vermesine hatta soluk almasına bile zaman tanımadan telefonu kapattım. Kendimden nefret ediyordum!
*
"Hayır her şey ters mi gitmek zorunda Madison'a bir ay kaldı! Kimse bunun farkında değil mi!" diye bağırdım stüdyoda bu salaklar kesinlikle bağırmaktan başka bir şeyden anlamıyorlardı.
"Blue elimizden geleni yapıyoruz." dedi söz yazarım Andrew.
"Fazlasını yapın o zaman. İki hafta içinde o albümün hazır olmasını istiyorum! Anlaşıldı mı? Üç hafta sonra bu albüm raflarda yerini alacak! Ben uyumuyorsam kimse uyumayacak." diye bağırdım ve müzik aletlerinin olduğu odaya adımladım. Bağırmak başımı döndürmüştü. Piyanonun önüne oturdum ve şarkı sözlerini önüme koyup onlara müzik yapmaya çalıştım.
Kaç saat geçmişti bilmiyorum ama önümde yüzlerce karalanmış kağıt oradan oraya savruluyordu. Harry'nin sesi ile kendime geldim.
"Sakin ol biraz." dedi gülerek. İrkilerek ona baktım.
"Beni korkuttun."
"Yarım saattir seni izliyorum farkına bile varmadın."
"Odaklanmışım ondan. Saat kaç? Ah, geç kaldık değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların Dansı
Teen Fiction"Adın ne?" diye sordu kadın sert bir sesle. Kız bir süre düşündü hangi adını söylemeliydi. Gerçek adını mı? Yoksa okulda ona zorla koydurdukları o ad mı? Kız ismini unutmuş olamaz ya diye düşündü kadın. Acaba beni duymadı mı diye düşündü. Aslında İn...