Bölüm 48

139 7 0
                                    

Aklımda ne vardı veya ben ne akla hizmet Scott'a gidiyordum bunlardan habersizdim. Bazen insanlar düşünmeden iş yaparalardı -ki ben bu konuda master yapabilecek derecede düşünmeden hareket ediyordum- işte tam şu an o anlardan birindeydik.

Scott'ın bulunduğu masa Chris'in oturduğu masanın iki gerisindeydi. Scott onlara sırtını dönmüş bir şekilde oturuyordu, Chris ise kafasını uzattığı takdirde onu görebilecek eğimle.

"Selam!" dedim neşeyle karışık flörtöz bir tavırla. Sadece Chris'i kıskandırmak istiyordum ama son derece saçmalamıştım.

"Selam?" dedi Scott. Kafasının karıştığı belliydi. Gülerek yanına oturdum. Göz ucuyla Chris'i takip ediyordum ama ne yazık ki bu tarafa bakmıyordu.

"Ne o prenses parti seni sıktı mı?" dedi Scott.

"Biraz, siz eğleniyor musunuz?" dedim yuvarlak masadaki herkesi kastederek ama benimle ilgilenmememiş hatta beni duymamışlardı.

"Benim için eğlence yeni başlıyor." dedi ve göz kırptı. Yalandan bir gülümseme ile önümdeki viskiyi bir anda kafama diktim. Hayatımda yaptığım ilk hata değildi ve sonda olmayacaktı. Midem acı içinde yanarken ben gülümseyeme çalıştım.

"Yavaş!" dedi Scott buna karşı. Elimi salladım ve "Alışkınım." diye fısıldadım. Düşüncülerimin yavaş yavaş bulanıklaştığını hissediyordum. Aslında bana söylenen emirde konuşmaya kadar 'kesinlikle' sarhoş olmam gerektiğiydi ama hayat hiçbir şey için söz vermezdi ve bende bunun için söz vermemiştim.

"Sarhoş olmamalıymışım kimin umrunda?" dedim gülerek ve Scott'ın önündeki şarap bardağını da kafama diktim. Bu viskinin yanında canımı hiç yakmamıştı. Buna karşılık yüzümü buruşturdum.

"Blue'yu önemseyen tek bir kişi bile yok. Varsa karşıma çıksın!" dedim iyice kendimi kaptırmıştım.

"Ben seni önemsiyorum." dedi Scott gülerek.

"Yazık." dedim ve yüzündeki alaycı gülüşü gösterdim. "Şu gülüşün olmasa sana gerçekten inanırdım."

Ayağa kalktım ve dengemi sağladıktan sonra dik bir şekilde sahneye yürüdüm. Tanrıya şükür dengemi kaybedecek kadar sarhoş değildim.

Sahneye çıktım, yarın bunu hatırlayınca ağlayacağımdan emindim. Rezil oluyordum ve herkes bana bakıyordu. DJ'e bir şeyler söyledikten sonra mikrofonu aldım. Andrew'in yazdığı ama bestesinden emin olmadığımız için albüme koymadığımız kimsenin bilmediği bir şarkı söylemeye başladım.

I've been drinking, I've been drinking

İçip duruyorum, içip duruyorum.

Herkes ne yaptığıma bakıyordu. Tanrım! Rezil oluyordum ve umrumda bile değildi! Saçma hareketlerle dans etmeye başladım. Aslında genel olarak düşünürsek saçma değildi şarkı bunu gerektiriyordu.

I've been thinking, I've been thinking

Düşünüp duruyorum, düşünüp duruyorum

Bakışlarımız bir an Chris ile kesişti. Kafasını iki yana salladığını gördüm. Bende yüzümü buruşturarak onu tekrarladım. Kaşlarını çatarak beni izlemeye devam etti.

Feeling like an animal with these camera all in my grill

Penceremde tüm bu kameralarla, kendimi hayvan gibi hissediyorum

Flashing lights, flashing lights

Parlayan ışıklar, parlayan ışıklar

Yıldızların DansıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin