ŞİMDİKİ ZAMAN (2014)
"SALAK!"
"Tamam Blue sakin ol."
"Sakin falan olamam yarın şov var ve dansçılar hazır bile değil!"
"Bak Blue aylardır çalışıyoruz dün yine aynı şeyleri söyledin diye tüm gece çelıştık yorgunuz!"
"Yorgun olmanız umrumda değil! 3 yılda bir ödül bile kaybetmedim eğer bu şov kötü olursa hayatını karartırım anladın mı Frank? Bu en iyisi olmalı hepsinden mükemmeli şimdi karavana gideceğim geri döndüğümde dansçılardan herhangi biri; herhangi bir hata yaparsa canınaza okurum!"
Artık yorulmuştum gerçekten hayat neden bu kadar zor olmalı her zaman karanlığın ardında bir aydınlık vardır gerçeğine inandım her zaman bir mucize bekledim beni bu hayattan çekip çıkaracak bir mucize.Ama bu hayatta mucizelere yer yoktu değil mi? Kaç yaşımdayken öğretilmişti bu gerçek bana 6-7? Peki noldu da ben buralara geldim. 19 yaşımda hayattan nasıl soğudum işte bunun için en başa gitmemiz gerekiyor. En en başa...
13 YIL ÖNCE
"Benim minik kızım okula başlıyor"
"Hadi Deniz kameraya gülümse neden mutlu değilsin, okula başlıyorsun kocaman oldun!"
"Korkuyorum!"
"Yapma Deniz çok güzel arkadaşların olacak çok güzel bir geleceğin olacak doktor olacaksın prensesim"
"Ben doktor olmak istemiyorum! Ben şarkıcı olucam"
"Geç kaldık Levent çıkmamız gerekiyor" Neden kimse beni dinlemiyordu. Annem ve babam beni kameraya çekiyorlardı. Bundan 1 ay önce karanlık bir oda da beni teste sokmuşlardı oysa ki ben karanlıktan korkardım. Gece lambasıyla yatardım hep bazen annemle. Sonra test olumlu gibi bir konuşma yapmışlardı. Başka bir ülkeye gelmiştik. Bambaşka bir yerde annem yalnız olacağımı ama yanımda arkadaşlarım olacağını söylüyordu.Seni sürekli ziyarete geleceğiz diyordu oysa ki o da bilmiyordu. On yıl boyunca beni göremeyeceğini.
Yatılı bir okuldu burası söylediklerine göre biz çok zekiymiş, çok çok zeki bize müthiş bir gelecek vaat ediyorlardı. Peki bu yeter miydi? Hayatta aile,sevgi gibi kavramlar vardı. Bu kavramların olmaması durumunda bir gelecekte olmayacağını kimseye anlatamamıştım işte bu lanet yere böyle başlamıştım.
Süper zeki olmak ya da üstün zekalı olmak insana bir şey kazandırmıyordu ne yazık ki buraya başladığımızda 16 yaşımızda üniversiteye başlanacağımız söylenmişti.Normalden 2 yıl geç buna şaşırmıyorum çünkü tatillerimiz yoktu. Hayatımızda hep ders vardı her zaman ders. Heppimiz ailemizin bize seçtiği hayatı yaşıyorduk
Yılda sadece iki kez ailemizle telefonda görüşebiliyorduk. Buradan atılmak söz konusu olamazdı eğer atılırsan da ya açlıktan ya susuzluktan ölürdün; çünkü burası şehirden 20 km uzaktaydı daha şehre nasıl gideceğimizi bilmezken yanımızda para da telefonda olmadan yaşayamazdık.
Hayatımız bu on yılda İngilizce olmuştu.Türkçe konuşmamız kesinlikle yasaktı.Bu yüzden isimlerimizi bile değiştirmişlerdi.Hayret verici bir olay ki burda bizim düşüncelerimizi almışlardı.Asıl Adım Denizdi. Deniz'i her zaman çok sevmiştim ve gökyüzünü. Ben maviyi hep seviştim aslında, sonsuzluğu... Gökyüzü ve deniz iki mavi sonsuzdu benim için her zaman bu iki karışımı sevmiştim hep beni rahatlatmıştı en zor zamanlarımda derdimi hep gökyüzüne denize anlatırdım ben iki mavi sonsuza bu yüzden adımı Blue istedim soyadım ise öylesine seçilmiş bir şeydi.
15 yaşımızdayken Pink Floyd'un The walls şarkısını duymuş ve bunu söyleyerek isyan çıkarmıştık. Ne kadar güçlü olmaya çalışsada pısırık olan müdürümüz güçleneceğimizden korkmuş ve bize birkaç şart sunarak çalışmamıza ve dışarı çıkmamıza izin vermişti.
Kurallar şunlardı:
1-Benim size ayarladığım yerlerde çalışılacak onun dışında başka bir yerde çalışmak yok!
2-Çalıştığınız işte başarılı olamazsanız başka bir yerde çalışamazsınız!
3-Dersler Oxford Üniversitesinin kampüsünde olacaktır. Diğer öğrencilerle konuşulmayacak iletişim kurulmayacak!
Bunları gerçekleştirmemiz takdirde neler olacağını biliyordum.Ya hayatımızı karatırlardı ya da döverek öldürürlerdi belkide aç bırakırlardı. İşte bu hayata mahkum edilmiştim ama şimdi önümde yepyeni bir hayat vardı.Çalışacak ve okuyacaktım normal insanlar gibi buna gerçekten ama gerçekten ihtiyacım vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların Dansı
Teen Fiction"Adın ne?" diye sordu kadın sert bir sesle. Kız bir süre düşündü hangi adını söylemeliydi. Gerçek adını mı? Yoksa okulda ona zorla koydurdukları o ad mı? Kız ismini unutmuş olamaz ya diye düşündü kadın. Acaba beni duymadı mı diye düşündü. Aslında İn...