"Adın ne?" diye sordu kadın sert bir sesle. Hangi adımı söylemeliydim. Gerçek adım olan Deniz'i mi, Yoksa o okulda koyduğum ismi mi?
Kadın tam ağzını tekrar açmıştı ki "Blue Robyn" dedim. "Güzel Blue müdürünüzle konuştum, burada başarılı olamazsan başka birr yerde çalışamayacaksın." Sanki bilmiyorum, o lanet okuldan gelen benim aptal kadın! "Biliyorum" dedim başka ne denebilirdi.Lanet olasıca okul hayatımı kararttı gel sende bana katıl ya da boktan bir hayatım var hadi yüzüme vur. Bunların hangisi söylenebilirdi?
"Pekala şimdi Simon Cowell ile tanışacaksın, burada X factor'de asistanlık yapacaksın, yeni adaylarla ilgileneceksin getir götüre bakacaksın falan. Anlaşıldı?"
"A-anladım"
"Pekala, şimdi gitmem gerek şurdan sağa dön ilk kapı Simon'ın odası"
Lanet olasıca sekreter sen götürsen nolurdu sanki törpün mü bozulur ojen mi çıkar? Ah şu lanet kapı nerede?
Kapıları araken içimdeki o kocaman heyecan beni esir alıyordu,korkularım birbirine karışmıştı. Belkide burası benim kaçış yolum olacaktı. Hayatım boyunca kimse düşüncelerime değer vermemişti ama belki burası benim için dönüm noktası olacaktı.
"Ah! Aptal çocuk önüne baksana!"
"Pardon, küçük ama sen önüne bakmıyordun!"
"Şurda seninle kim önüne bakmıyordu savaşı yapmayacağım! Ayrıca ben 16 yaşımdayım! Çokta küçük sayılmam"
"Benim için küçük"
"Hah, aptal" Bneim için küçükmüş, kendi ne zannediyordu. Hızla ordan uzaklaştım ve kadının tarif ettiği yeri bulmaya çalıştım. Aslında bulmak çokta zor değildi.Kapıda kocaman Simon Cowell yazısı ben burdayım diyordu zaten. Yavaşça kapıyı tıklattım. Kafamı hafifçe içeriye uzattım.Oda çok büyük değildi.Bir yanda çalışma masası ve deri koltuklar vardı çalışma masasının arka tarafında bir kitaplık vardı içi kitap dışında dosyalarla doluydu.Öbür tarafta ayna ve makyaj masası vardı. Simon bana doğru döndü sıcak bir sesle "Blue değil mi? Seni bekliyordum bende gel otur." Yavaşça masanın önündeki deri koltuklara oturdum. Koltuk çok rahattı daha doğrusu her şey o lanet okul sıralarından daha rahattı. "Junior Brian College de yatılı okuyorsun değil mi?" Gerçekten böyle mi demişlerdi tabi biz bir piçiz çocukları dövüyoruz onlara ailelerini göstermiyoruz diyemezlerdi. "E-evet" Neden kekeliyordum, ah lanet olsun. "Lütfen rahat ol, burada çalışacaksın işin adayları rahat tutmak onlara yardımcı olmak olacak." "Teşekkür ederim." dedim sesimin titrememesi için içimden dualar ederken."Şimdi benimle gel sana burayı gezdireyim." dedi
Dininiz ne olursa olsun her kitapta sınanmak için dünyaya geldiğimiz anlatılır. Ömür sınanmak için denir. Bir şey olduğunda büyüklerimizin "hayırlısı" demesinin nedeni de budur. Bu da bir sınanma çeşidi olduğu için. Peki ben nasıl bir sınava tabi tutulmuştum. Daha ayrılığın anlamını bilmezken 6 yaşımızda ailemizden koparılmıştık.Karanlıktan korkan küçük çocuklar karanlığa teslim olmuştu.Şimdi Bu karanlığın ardından ufacık bir ışık hüzmesi bize bakıyordu.Mutluydum yıllar sonra ilk defa. Okulun bize öğrettiği bir başka şey ise fazla mutlu olmamaktı. Çünkü mutluluğun ardında hep bir mutsuzluk vardır. Peki mutluluğun sonunda mutsuzluk var diye mutluluktan korkmak olur muydu? Hayatın boyunca mutsuzluğa bağlı kalmak mutlu olmamak için.İşte bunu daha sonra görecektim. Hayat benim için yolunu mu değiştirecekti yoksa bataklığa mı yöneltecekti yolunu. Umut tekar içimde parıldamıştı şimdi umut zamanıydı, mutlu olma zamanı her ne olursa olsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların Dansı
Teen Fiction"Adın ne?" diye sordu kadın sert bir sesle. Kız bir süre düşündü hangi adını söylemeliydi. Gerçek adını mı? Yoksa okulda ona zorla koydurdukları o ad mı? Kız ismini unutmuş olamaz ya diye düşündü kadın. Acaba beni duymadı mı diye düşündü. Aslında İn...