Bölüm 20

397 15 4
                                    

Multimedia'da Lily var iyi okumalar... :*

Stüdyoda işlerimiz bittikten sonra Lily ile yemeğe gitmiştik.Lily gülerek yüzüme bakıyordu. 'Gene ne var' bakışlarımı ona attım. Ama cevap vermedi.

"Ne var be?" dedim sinirle.

"Hiç" dedi küfür gibiydi.

"Sensin hiç! Gene ne var?"

"O çocuk niye gene geldi?"

"Ay ne bileyim Lily aklına takılan bu muydu?"

"Biliyor musun, ikinizde duygularınızın farkında değilsiniz. Blue hayatın boyunca kendini kandırdın. Artık kendini kandırmaktan vazgeç!"

"Siktir git!" dedim sinirle. Çok sinirlenmiştim hatta her an patlayabilirdim. Neden böyle olduğunu bilmiyordum. Ama bir şekilde bu konu açılınca ateş saçıyordum. Lily'nin daha fazla kalbini kırmamak için sadece küfür edip geçmiştim. Aslında buna biraz da yardımcı olan gelen garsondu.

Normalde hiç düşünmeden konuşur ve insanların kalbini kolayca kırardım. Buna ev arkadaşlarım dahil değildi onlar benim nerde şaka yaptığımı anlarlardı. Ama benide uyarmaktan çekinmezlerdi. Ben onları hiç umursamazdım. Aslında umursamaz gibi görünürdüm. Herkes tarafından umursamaz, ukala, egoist bir kız gibi gözükürdüm. Ama gece yatağa yattığımda her şeyi umursayan ve kendine zerre güveeni olmayan asıl kız. Asıl ben diğer kısmım Deniz ortaya çıkardı.

Sessizce yemeklerimizi yemiştik. Lily sinir küpü olduğumu görünce susmuş olmalıydı. Yoksa daha çok konuşacak bir ifade vardı yüzünde.

"Kitapçıya gideceğim gelmek istersen gel." dedim ters ters. Kafasını iki yana salladı.

"İşlerim var sen git." Bende olumlu anlamda kafamı salladım. Çantamı alıp kitapçıya doğru yürüdüm. Sevdiğim kitap kokusu burnumu sardı.Buraya birkaç gelmiştim.Küçük bir yerdi çok da pahalı değildi.Kısacası tam bana göreydi. Buranın sahibi Mrs.Evans yanıma gelmişti.Yaşlı kadın mor bir kazak ile lacivert bir pantolon giymişti. Birkaç kez konuşmuşluğumuz vardı. Tatlı ve kibar bir kaadındı. Tam bir İngiliz hanımefendisi gibiydi.

"Hoşgeldin, canım." dedi sevecenlikle gülümseyerek. Bende ona gülümsedim.

"Hoşbulduk Mrs. Evans nasılsınız?"

"İyiyim teşekkür ederim. Asıl sen nasılsın şarkıcı olma adımların nasıl gidiyor?" dedi muzipçe ona bunu anlattığımı bile hatırlamıyordum.

"İyi stüdyodan geliyorum. Kendimi rahatlatacak şeyler yapmaya geldim." dedim

"Güzel. Hadi sana çay yapayım." dedi. Bu kadını kırmak imkansız gibiydi.Olumlu anlamda kafamı salladım.

Çayları koyarken konuşmaya devam ediyordu. "Hadi anlat." dedi.

"Stüdyoya gittik ve-"

"Hayır güzel kızım. Bir derdin olduğunu sen bu dükkana girmeden bir kilometre önce anladım." Nasıl anlamıştı. Yaşlı insanlardan korkulurdu gerçekten. Bu kadına anlatmaktan ne zarar gelirdi ki. Onu tanımıyordu bile. Anlatmaya başladım en başından her şeyi. Ve Lily'nin söylediklerini.

"Güzel kızım aşk böyle bir şeydir. Harry Potter'ı seviyorsun değil mi? Ah! O seriyi kim sevmez. Draco Malfoy'un Hermonie'ye olan aşkını hiçbir zaman anlamadık yalnız Jo gelip bize söyleyinceye kadar. Ama aslında derinlemesine girip kitabı hissedersen Draco'nun Hermonie aşkı aşikardır. Yalnız Draco bunu asla kabullenemez çünkü Hermonie bir bulanıktır. Snape'de öyle değil miydi? Lily'e delicesine aşıktı ama bulanık olduğu için bunu kabullenemedi. Lily'i kaybettiğinde onu gerçekten sevdiğini farketti."

Yıldızların DansıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin