Vay canına 23. bölüme gelmişiz! Hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim yanımda olduğunuz için. Multimedia'da Chris var. Multimedia'daki şarkıyla okumanızı öneririm. Hepinizi seviyorum ve öpüyorum. Vote vermeyi unutmayın. Yorumlarınızı bekliyorum çükü hepsi benim için değerli. İyi okumalar :* <3
Adamın ne dediğini kavramam zaman kavramında olmayan bir zaman diliminde olmuştu. Bu çok karmaşık bir cümle gibi gelmişti beynimde ama doğru cümle buydu. Ne olduğunu kavrayamamıştım. Her şey bir anda olmuştu. Önce Chris yenilirken bir anda adamı dövmeye başlamış Chris kazanmış biri bağırarak polisin geldiğini söylemiş ve bunların hepsi 5 dakika da olmuştu. Monotonlaşan hayatım acaba ne zaman sıradışı olmuştu?
Chris platformdan hızlıca atlayıp koşarak yanımıza gelmişti. Ancak o zaman kaşının patladığını farketmiştim. Kolumu sertçe tutup dişlerinin arasından "Yürü!" demişti. Kolumu gerçekten çok acıtıyordu ama sesimi bile çıkartamıyordum. Ne olduğunu kavramaya çalışıyor ve beynimle büyük savaş veriyordum. Stüdyo gibi olan Chris'in giyindiği kısma gelmiştik. Ben çantamı almıştım o da tişörtünü ve pantalonunu almıştı ben giyinmesini beklerken o giyinmeden kıyafetlerini eline aldı ve tekrar beni çekiştirmeye başladı.
Dışarı çıktığımızda siren sesleri yanıp sönen kırmızı ve mavi ışıklar etrafa aydınlık veriyordu. Chris'in "Siktir!" dediğini duymuştum.Onun dışında büyük bir şok içinde kalmış ve ne yapacağımı şaşırmıştım. Polis bizi yakalarsa büyük ihtimalle beni burada bulunan sürtüklerden biri sanacaktı ve bu bile beni içeri atması için yeterdi. Chris'den hiç bahsetmiyorum çünkü onun yakalandığı takdirde suçunun sadece yasa dışı işler yapmakla kalmayacağından emin gibiydim. Her ne olursa olsun içeri girmek istemiyordum. Onunda o hapishaneye girmesini istemiyordum.
"Koş Delilah arabaya doğru koş!" dedi arabanın anahtarını bana uzatırken.
"Sensiz gitmem burada teslim mi olacaksın hayatın kurtulacakken tekrar mı hayatını mahvedeceksin. Hayır! Buna izin vermem."
"Sanane benim hayatımdan git kendini kurtar konuşacak zamanımız yok Delilah seni buraya ben getirdim ben kurtaracağım."
"Tamam, o zaman beraber teslim oluruz."
"Git burdan dedim!"
"Seni yalnız bırakmayacağım, üzgünüm."
Etrafı aydınlatan ve sessiz yere bir çığlık gibi inen polis sirenleri gittikçe yaklaşıyordu. Buradan sonra arabaya gitmemiz imkansızdı. Bir yola girmiştim ve buradan sonra çıkışı yoktu. Beynim yaptığım yanlış ile çığlıklar atarken bir yanım doğru yaptığımı söylüyordu.
"Kaldır ellerini polis!" Chris ellerini kaldırmış öylece duruyordu. Bende yanında ellerimi kaldırmıştım. Polis arkama geçti ve belimin hizasından kelepçeleri taktı. Aynı şeyi yanımdaki polis Chris'e yapıyordu. Aynı arabaya bindirilmiştik. Chris tüm suç benimmiş gibi bana hiç bakmadı. Polisler bir şey zırvalıyorlardı ama onlar dinlememiştim. Şimdi ne yapacaktım. Asıl ben hayatımı kurtaracakken mahvetmiştim. Chris'in hayatı mahvolmuştu zaten olan yine bana olacaktı. Koca bir siktir diye bağırıyordu beynim. Neden mantıklı bir şey yapmamıştım ki. Neden onu orada yalnız bırakmamıştım.
Polis merkezine gelince ayrı sorgu odalarına konulmuştuk. Onun ne diyeceğini bilmiyordum belkide kabul edecekti ya da bana iftira atacaktı.Hadi ama Blue, Chris böyle bir şey yapmazdı.Ya konuşmayacaktı ya da her şeyi anlatacaktı peki ben ne yapmalıydım.
"Adın?" dedi karşımdaki siyahi kadın sertçe.
"B-blue" dedim korkakça. Şu dünya da gelmiş geçmiş en korkak insandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların Dansı
Fiksi Remaja"Adın ne?" diye sordu kadın sert bir sesle. Kız bir süre düşündü hangi adını söylemeliydi. Gerçek adını mı? Yoksa okulda ona zorla koydurdukları o ad mı? Kız ismini unutmuş olamaz ya diye düşündü kadın. Acaba beni duymadı mı diye düşündü. Aslında İn...