Sevgiden yoksun büyüdüğünüzde birini sevmeniz imkansız değildi. Çünkü sevgi insanın içinde olan bir duyguydu.Ben bu zamana kadar ne kadar itiraz edersem edeyim Harry'i seviyordum.Belki çok yakışıklı değildi.Belki hiç iyi biri değildi.Kusurları vardı sonuçta o da insan ama onu seviyordum her şeyiyle.Onu sevdiğimi biliyordu. En başından beri ama hiçbir zaman bunun lafını etmemişti.
"İstersen yukarda konuşabiliriz" dedim usulca. Hafifçe başını salladı. Önden yukarıya çıktım ellerim titriyordu.Yıllarca dediği tek cümlesiyle beni üzüp tek cümlesi ile beni mutlu etmişti.Şimdi tek sözcükle beni bu kadar telaşa sokmuştu işte yine aynı şey oluyoru.
Terasa doğru yol aldım.Terastaki küçük koltuk takımımıza oturdum.Karşıya doğru baktım.Tek tük evlerin ışıkları yanıyordu.Kafamı yukarıya doğru kaldırdım.İşte gökyüzü dedim kendi kendime.Gökyüzünün iki tarafı vardı.Aydınlık tarafı ve karanlık tarafı peki ben hangi taraftaydım? Gördüğüm ilk yıldıza çocukça baktım.Ve aklımdan ilk geçen dileği diledim 'Bir şekilde insanlar beni sevsin, tanısın lütfen...' Neden böyle bir dilek dilediğimi bilmiyordum.Şu ana uyan bir şeyde değildi sadece aklımdan öyle geçmişti ve bir anda söylemiştim içimden.Sanki tek dileği boşa gitmiş biri gibi bir hüzün kapladı çevremi. Sonra anın farkına vardım.Sanki bir süreliğine hafızamı kaybetmiş ve yeniden aklım yerine gelmiş gibiydim.
Harry'e doğru baktım.Renkli gözlerinden bir şey görmeye çalıştım.Belki biraz kıskançlık,hüzün...Ama hiçbir şey göremedim.
"Evet, seni dinliyorum." dedim. Bir an duraksadı o da. Sonra gözlerimin içine baktı.Bu anı durdurmak için her şeyi yapardım.
"Bak, belki üstüme vazife değil... belki sevgilindir bilmiyor-"
"Sevgilim değildi." dedim sesim çok düz çıkmıştı.
"İşte bu iyi" dedi. "Çünkü ondan uzak durmanı söyleyecektim" dedi.
"Bu mu?Bu kadar mı" dedim.Ne bekliyordum,itiraf mı?
"Evet" dedi.O da anlamıştı ne düşündüğümü bu her haliden belliydi.
"Tanrı aşkına! Ben seni sevdim ve sen bunu hep bildin. Şimdi karşıma geçmiş birinden uzak durmamı söylüyorsun.Ve sırf sen söylüyorsun diye ondan uzak duracağımı biliyorum.Sende biliyorsun!Ama bu sefer olmayacak.Hayır, hayır olmayacak!" dedim.Hiddetle ayağa kalkmıştım.
"Bende seni sevdim!" dedi.Ne demişti? Yanlış mı duydum! "Hoşlandım senden.Çok sempatiktin, güzelsin Blue çok güzelsin ama anla biz beraber olamayız!"
İşte böyleydi.Beni ilk cümlesi ile çok mutlu ederken bir anda üzebiliyordu.
"Neden!" dedim.
"Bak,Blue olmaz işte anla beni benim için ne kadar zor olduğunu görmüyor musun? Bir süre birbirimizi görmeyiz vazgeçersin benden. Ama lütfen o çocuğa yaklaşma.O çok tehlikeli.Blue lütfen" dedi. Cevabımı bile beklemeden çıkıp gitti. Çakılıp kaldım.Peşinden bile gidemedim. Ağlayamadım. Hiçbir şey yapamadım. Sadece orda öylece kaldım. Kızlar yanıma gelmişti. Neler olduğunu soruyorlardı.Harry'nin hiçbir şey söylemeden gittiğini Matt'in onun peşinden gittiğini söylediler.Ben bunları duydum ama cevap verememiştim.
"Hiçbir şey" dedim "Hiçbir şey olmadı gitmek istedi ve gitti." Bu sadece kalbimde bir sızı oluşturmuştu. Okulun tek iyi yanı buydu.Her acının geçeceğini öğretmişlerdi bize.Her acı mutlaka geçerdi.Ben yıllardır sevdiğim farkında olmadığım çocuğu sevdiğimi farekttiğim gün kaybetmiştim.
Sabah Lily'nin yatağımda zıplamasıyla uyandım."Günaydın,uyuyan güzell..." dedi "Kalk bak Sam ve Nora erken kalktı ve bize kahvaltı hazırladı.." "Onlar erken kalkmazdı.Ne oldu, hayret kıyamet yaklaşıyor" dedim.En dalgacı sesimle. "Tom ve Dave gelecekmiş" dedi. Tom, Sammy'nin sevgilisiydi.Dave'de Nora'nın. "İyi bari" dedim "Kıyamete daha zaman varmış" Gülerek aşağı indik.Nora masayı hazırlıyordu.Sammy ise sosis yapıyordu.
"Aa, şunlara bak orda öyle duruyorlar sizde bir işin ucundan tutsanıza" dedi Sam
"Aa benim sevgilim mi geliyor canım sizinki bizene siz hazırlayın hem bak ben daha üstümü giyinmedim" dedim. Ve koşarak yukarı çıktım.Saçlarımı düzleştirdim.Siyah pantalonum ve kot gömleğimi giyip aşağı indim.Televizyonun karşısına kuruldum.Kanalları durmadan zaplıyordum. "Ay! Yeter bir kanalda dur!" dedi Lily en otoriter sesiyle.
"Peki" dedim usulca ve The Big Bang Theory'i açtım.'Cause Sheldon is the best!!
Derken kapı çaldı.Bir an aynanın yakınında itişme oldu. Ya sabır diyerek kapıyı ben açtım. Sanırım bu gördüğüm hayaldi.Allahım lütfen hayal olsun! Çünkü Tom ve Dave'in arkasında sırıtan bir Chris vardı.
"Ee bizi içeri almayacak mısın Blue" dedi Tom ve kendime geldim. Yavaşça sola doğru kapıyı açtım.
"Selam küçük!" dedi. Bildiğimiz kişi. Göz kırparak çocukların peşinden gitti. Kızlarda şaşırmıştı sanırım çünkü hepsinin ağzı yarım metre açıktı.
"Acıktınız mı?" dedi Lily sesini neşeli tutmaya çalışarak.
"Ben çok acıktım."dedi Tom "Sen zaten hep açsın sevgilim" dedi Sammy.Ve aralarında kısa bir öpüşme geçti.
"Oturun birbirinizi yiyin aile var burda" dedim. "Ben yemek yicem acıkan gelsin" dedim.
Baş köşeye oturdum.Sevgili annemiz Lily bana 'çok ayıp kızım misafirlerimize hiç öyle davranılır mı?' bakışları atıyordu.Bense ona omuz silkerek cevap verdim.Sam ise bana kızgın gözlerle bakıyordu. Ona da dil çıkardım. Chris sanki hiç yer yokmuş gibi gelip yanıma oturmuştu.
"Siz nerden tanışıyorsunuz?" diye sordum Chris'e kısık bir sesle
"Dave benim kuzenim" dedi umursamazca. Nora,bula bula Chris'in kuzenini mi bulmuştu yani? Ağzım açık bir şekilde öyle kalmıştım.
Yemekleri süper sonic bir hızla yedikten sonra işe gitmek için deri ceketimi giydim.
"Ben çıkıyorum size afiyet olsun" dedim.
"Bekle" dedi Chris "Nasıl olsa aynı yere gideceğiz beraber gidelim." dedi. Gözlerinde muzip bir tavır vardı.
"Yok sağol ben yürürüm" dedim.
"Nasıl istersen umrumda değil" dedi.Hah! sanki benim çok umrumdasın sen.
Sinirle çantamı aldım ve dışarı çıktım.Kulaklığımı taktım ve son ses müziği açtım. Müzik içimdeki çığlıkları suturacaktı.Her zaman kaçış yolumdu.
Arenaya vardığımda sekreter kız Simon'ın beni çağırdığını söyledi.Simon'ın odasına doğru yolumu değiştirdim.Kapıyı yavaşça tıklattım ve içeri geçtim.
"Hoşgeldin Blue bir şey içmek ister misin?" dedi.
"Hayır, teşekkürler" dedim masum bir kız çocuğu edasıyla.
"X factor yakında bitecek.Ve 3 ay devam etmeyecek.Eğer sende istersen x factor kazananının asistanlığını yapabilirsin." dedi.
"Tabi, neden olmasın" dedim. "Teşekkür ederim"
Hayalim bu değildi.Ama hayat bana fırsatlar sunuyordu ve ben onları geri çevirmek istemiyordum.
Odadan çıkınca stüdyoya doğru yol aldım.Stüdyoda kimse yoktu.Hayalim buydu, sanırım. o sahnede olmak ve inssanların ne olursa olsun beni sevmesi.Stüdyoda kimse yoktu.Şarkı kaydedebilirdim. Simon bana nasıl yapılacağını göstermişti. Kimse yoktu sorun olmazdı. Hayatımda ilk kez bir şeyi korkmadan yapacaktım. Kayıt cihazını açtım. Ve mikrofonun önüne geçtim.Şarkı söylemek içindekileri kusmak gibiydi.Müthiş bir rahatlama şekliydi.Şarkı bitti.Ve ben önümde yüz milyonlar varmış gibi selamladım.Önümdeki cihazları.Gülerek önüme baktım. Camın arkasında Chris,Simon ve Nick oradaydı.Simon ve Nick'in şaşırmış gibi bir hali vardı.Chris ise her zamanki gibi alaycı gülüşü ile bakıyordu.Rezilliğin bu kadarı! kovulacak ve o lanet okula geri dönecektim.İşte şimdi bittim!
Not:Blue'nun söylediği şarkı multimedia da var.Beyonce hayranı olan yazarınız yine Beyonce kullandı. Dinleyebilirsiniz. Kocamaaaaaaaan öpüldünüz..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların Dansı
Teen Fiction"Adın ne?" diye sordu kadın sert bir sesle. Kız bir süre düşündü hangi adını söylemeliydi. Gerçek adını mı? Yoksa okulda ona zorla koydurdukları o ad mı? Kız ismini unutmuş olamaz ya diye düşündü kadın. Acaba beni duymadı mı diye düşündü. Aslında İn...