Bölüm 25

307 16 0
                                    

Chris ve Blue'nun söylediği şarkı multimediada! İyi okumalar vote vermeyi unutmayın!

"Söz vermiştin" dedi Harry sesindeki çaresizlik tınısı bana hiç yardımcı olmuyordu. Kafam karışmıştı ben ona nasıl bir söz vermiştim.

"Ne saçmalıyorsun?" dedim. Ne olmuştu bana. Belki de gecemin yarısını karakolda yarısını Chris'e sarılarak geçirmek bana yaramamıştı. Ama bir şekilde mavinin koyulaşmış yüzü ortaya çıkıyor ve sevdiğim -sevdiğimi zannettiğim- adama kötü davranıyordum.

"Yardımcı olacaktın o haplardan kurtulmam için." dedi. Kahretsin! Siktir! Unutmuştum ve ona çok kötü davranmıştım. Kendimi çok kötü hissediyordum. Bu sırada Sam geldi.

"Ne oluyor ne bu bağırış?" dedi ve gözleri Harry ile kesişti. "Harry hoş geldin canım. İçeri gelsene." dedi Sam. Harry olumsuz anlamda başını salladı.

"Gitsem daha iyi olur sanırım." dedi. Hepsi benim yüzümden olmuştu. Ya bir an fazladan ilaç alırsa. Ya ilaç ve içkiyi birden alırsa bunun ölüme yol açacağını biliyordum. Bu düşünceleri beynimden yollamaya çalıştım ama gitmiyorlardı. Lanet olsun ki gitmiyorlardı.

"Cuma günü 8'de dersim var. Beraber gideriz profesörle görüşürsün." dedim sessizce.

"Gerek yok gerçekten" dedi Harry tam arkasını dönmüş gidecekti ki

"İtiraz etme gibi bir şansın yok ya benimle gelirsin ya da o ilaçları sana ağızdan değil farklı bir yerden veririm!" diye bağırdım. Arkası hala bana dönüktü ama gülümsediğine eminim.

"Cuma 8'de" diye tekrarladım eve gidişini izlerken.

"Neler olduğunu anlatır mısın? Şu hareketli hayatınız yüzünden bir gün kalpten gideceğim." dedi Sam.

"Bende ne olduğunu anlamıyorum ki bir şeyler yapıor unutuyorum ve insanları kırıyorum sürekli. Ben hayallerim kırılıyor diye binlerce insana küfür etmiş insan şimdi başka insanların hayallerini kırıyorum Sammy." dedim. Sam bana sarıldı.

"Belki de bir iki sene sonra okula başlasaydık bunların hiçbiri olmazdı Blue ha?" dedi Sam. Kafamı salladım. Telefonumun sesiyle ayrıldık. Demi arıyordu.

"Selam benim sevgili güzel şarkıcım. Nasılsın?" dedi Demi telefonu açar açmaz pür neşe bir şekilde.

"İyiyim sevgili menajerim ne oldu aramadın uzun süredir." dedim.

"Birkaç işim vardı beni boşver şimdi bugün ne işin varsa iptal et ağırlaştırılmış şekilde stüdyoya giriyorsun." dedi. Heyecanlanmıştım.

"Tamam geliyorum."dedim ve telefonu kapattım. Koşarak odama çıktım. Üzerime kot ve salaş bir tişört giydikten sonra çantamı ve ceketimi alıp dışarıya çıktım. Yoldan taksi durdurmayı düşünüyordum ama hiç taksi geçmemişti. Şansıma lanet ettim. Burdan stüdyoya yürüyemezdim. Tam o sırada Matt'in tanıdık arabası sokağın köşesini döndü.

"Selam ağzını açma beni hemen oxford caddesine bırak hadi!" dedim Matt'e

"Bunu genelde kızlara ben söylerim ama.." dedi Matt.

"Çok konuşuyorsun hadi!" dedim ve yola çıktık. Yolda ona kısa bir özet geçtim. Bende gelmek istiyorum dememesi benim için büyük bir şanstı. Caddenin başına geldiğimizde hayallerim suya düştü.

"Blue, bende gelebilir miyim?" dedi. İşte başlıyoruz.

"Matt olmaz, ne diyeceklerini bilmiyorum."

"Ama geçen Lily ile gitmiştin."

"Lily benim asistanım Matt."

"Bende senin ikinci asistanım olayım."

Yıldızların DansıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin