Multimedia'da Chris ve Blue'nun çaldığı müzik var. Ayrıca Multimedia'da Blue var. İyi okumalar dilerim, vote vermeyi unutmayınız. Ve yazarınızdan klasikleşmiş sözcükler demeti. :* :D <3
Uyandığımda kafam Chris'in göğsündeydi. Gözlerinin kapalı ve nefesinin düzenli olmasından hala uyuduğuna kanaat getirdim. Ona kahvaltı hazırlayacaktım en azından bunu ona borçlu olduğumu düşünüyordum. Beni evine almıştı ve polislere benim suçumun olmadığını söylemişti. Bir an gözüm yüzüne takıldı. Dikkatlice incelemeye başladım yüzünü. Pürüsüz bir yüzü vardı. Gözünün altında küçük bir ben vardı. Bunun dışında çok masum ve mükemmel duruyordu. Kimse dört dörtlük değildir sözüne tepkiydi sanki yanımda yatan çocuk.
Kalkmaya çalıştığımda bir şeyler mırıldandı ve bana daha çok sarıldı. Bir süre daha öyle kalmıştım onu uyandırmak istemiyordum. Sonra tekrar kalkmaya yeltendim. Bu sefer izin vermiş ve kalkabilmiştim. Benim için ayırdığı odaya geri döndüm ve çabucak üzerimi değiştirdim. Telefonumda kızlardan gelen bir çok mesaj vardı. Onlara bir arkadaşımda kaldığımı yazdım ve mutfağa gittim.
Buraya en son geldiğimden beri ev değişmemişti. Ama geldiğim saatler akşam saatleri olduğu için sabah daha ayrı ve güzel duruyordu. Özellikle bahçesi daha büyük gözüküyordu. Güneş açmıştı. Bahçedeki ağaçlar ve çimenler ışıl ışıl parlıyordu. Daha bir kaç gün önce yağmur yağdığını ve kış mevsimi olduğunu düşünürsek bu hava mucize gibiydi. Mutfağın balkonundan bahçeye bir yol vardı. Orada da salıncak masa ve sandalyeler vardı. Bahçeye kahvaltı kurmaya karar verdim ve şarkılar söyleyerek masayı kurmaya başladım.
Domatesleri doğramaya başlamıştım ki bir çift kol elimi kavradı. Aniden bıçağı bırakıp korkuyla arkama döndüm. Chris gülerek bana bakıyordu. Tezgahla kendi arasında beni sıkıştırmıştı.
"Beni korkuttun, ben kahvaltı hazırladım senin için." dedim.
"Kendini çok kaptırmıştın yarım saattir seni izlediğimi farketmedin." dedi fısıldayarak.
Bana böyle yaklaşmamalıydı. Nefesimi kesiyordu ama bu mecazi anlamda değil gerçek anlamda. Bana her yaklaştığında nefes nefese kaldığımı hissediyordum. Yanağımdan kulağıma oradan da boynuma doğru dudaklarıyla bir yol izledi. Boynuma nefesini üflüyor ve küçük öpücükler bırakıyordu. Ben inanılamayacak derecede sessiz kalıyordum. Sonra bir an kendime geldim. Ve onu ittirdim. Sitemle yüzüme bakıyordu.
"Kah-kahvaltı" dedim kesik kesik. Elime bir tabak alıp koşarak bahçeye çıktım. Mutfağa dönmek istemiyordum ama dönmem gerektiğini biliyordum. Ondan uzak olmam gerektiğini ama bir o kadar da uzak kalamadığımı bildiğim gibi. Bu beni korkutuyordu.
Mutfağa döndüğümde Chris yarım bıraktığım işi yapıyordu. Uğraşacak bir şeyler arıyordum ama bir şey kalmamıştı.
"Benden korkuyor musun?" dedi birden Chris. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Mutfakta mal mal iş ararken bunu söylemesi beni rüyadan uyandırmış gibiydi.
"Hayır. Korkmam için bir sebep mi var?" dedim.
"Fazlasıyla" dedi.
"Maalesef korkmuyorum." dedim gülerek. O da güldü. Domates tabağını bana uzattı. Elinden aldım ve masaya götürdüm.
"Vay vay vay küçüğümüz neler de bilirmiş?" dedi masaya bakarken. Hazırladığım masa hoşuna gitmiş olmalıydı. Evde kahvaltıyı Sam ve Nora yapardı ben hiçbir şeye karışmazdım şimdi masanın şu halini görseler bana bağırır ve madem bu kadar yeteneklisin neden beni uğraştırıyorsun derlerdi.
Masaya oturmuş ve kahvaltıya başlamıştık. Bu süre içerisinde Chris sessiz kalmayı seçiyor ben onun konuşmasını bekliyordum. Telefonumdan gelen mesaj sesiyle masadaki derin sessizlik bozuldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların Dansı
Teen Fiction"Adın ne?" diye sordu kadın sert bir sesle. Kız bir süre düşündü hangi adını söylemeliydi. Gerçek adını mı? Yoksa okulda ona zorla koydurdukları o ad mı? Kız ismini unutmuş olamaz ya diye düşündü kadın. Acaba beni duymadı mı diye düşündü. Aslında İn...