büyüdün mü sen

1.7K 140 55
                                    

arkadaslar YORUM istiyorum lutfen yorum yapin. canim hicc yazmak istemiyo valla tepki almaiynca.


"Şekercik dozu mu?" diye masumca sorduğumda gülümsemesine yine sarhoş sarhoş baktım.

"Şekercik dozu. Hadi." kollarını daha çok açtığında kendimi tutamayıp günlerdir hasretini çektiğim kokusuna kendimi bıraktım. Kolları belime sıkıca sarılırken ben de kollarımı onun boynuna sarmıştım.

Yüzüm boynuna yaslanırken gözlerim bir rahatlamayla kapandı. Sonsuza kadar durabilirdim burada. Ensesindeki saçları sıkarken dudaklarımı istemsizce sürttüm boynuna. Hafifçe kasılıp daha yakına çekti beni.

"Ahmet-"

Bir anda "Sana Nuh demek istiyorum." diye mırıldanıp sözünü kesmeden önce iki kez düşünmemiştim. Hatta ne ikisi, bir kez bile düşünmemiştim. Bu yüzden cümle ağzımdan çıktığı gibi gerilmiş ve pişman olmuştum. Ama söylemiştim bir kere, artık geri dönemezdim.

"Ne?" konuşurken göğsünün hareketini göğsümde hissetmek kalp ritmimi bozarken ona sarılmayı bırakmadan hafifçe geri çekildim. Gözlerine bakıyordum.

"Nuh diyeceğim sana." dediğim gibi, geri dönemezdim. Buna bir kez girişmiştim madem, arkasında duracaktım.

"O nereden çıktı Ahmet? Ben senin-" dişlerimi sıktım ve sözlerine devam etmesini engellemek için öksürdüm. Ağzını kapatsam garip olurdu, üstüne bir şey söylemeye kalksam söyleyecek bir şeyim yoktu. Öksürme planım işe yarayıp sözünü yarıda kestiği için çok mutluydum.

"İyi misin?" diye endişeyle sorup sırtıma hafifçe iki kez vurduğunda başımı salladım.

"Gıcık tuttu herhalde." konuyu çok uzatmadan tekrardan boynuna yaslanıp gözlerimi yumdum. Ona, sarılışına, dokunuşuna o kadar çok ihtiyacım vardı ki...Şimdi anlıyordum o dükkana gideceğim günleri neden iple çektiğimi, o sandalyede otururkenki heyecanımı. Enseme değen parmaklarının içimi neden titrettiğini şimdi anlıyordum. 

"Abi demeyecek misin bana?" elleri saçlarımın arasından geçerken sorduğu soruyla kaskatı kesilmiştim. Canımı yakıyordu o kelime.

"D-demeyeceğim." sesim titrerken yüzümü boynuna daha çok bastırdım. Ağlayacaktım neredeyse.

"Demeyecek misin?" 

"Nuh diyeceğim sana." az önce söylediğim cümleyi daha ağlamaklı bir sesle tekrar ederken burnumu çektim. Belimdeki kolları sıkılaşırken gözyaşlarımı boynuna doğru serbest bırakmıştım. Bu aralar gözlerim hiç kuru kalmıyordu, ağlıyordum sürekli.

"Büyüdün mü sen?" hafif alaylı bir sesle mırıldanıp ellerinden birini enseme çıkardığında istemsizce güldüm. Neden ağladığımı sormadığı için mutluydum.

"B-büyüdüm, abi demeyeyim artık, ne olur..." diye yalvarırken yine ikinci kez düşünmüyordum. Birinci kez de. O bana sarılmayı teklif ettiğinden beri düşünmeyi unutmuştum.

"Tamam, Ahmet'im." göğsünü şişirecek kadar derin bir nefes alıp benim göğsümü de dürttüğünde dudaklarımı dişledim. "Deme bana abi." 

Kabul etmişti. Neden rahatlatmıyordu ki bu beni? Abi demeyecektim en azından.

"Nuh..." fısıldadığımda belimdeki elinin tutuşu sertleşmişti. Bunu refleksle yaptığını anlayıp başımı boynundan kaldırdım ve gözlerine baktım. Çok garip bakıyordu, hiç görmemiştim bu bakışı gözlerinde. Boynundaki ellerimden birini göğsüne indirirken bakışlarımızı ayırmamıştım.

"Yarın dükkana gel." derken sesine garip bir ton hakimdi. Aynı bakışı gibi, bu ses tonu da hiç tanıdık değildi. "Haydut gibi gezme böyle."



kimin bu saçlar? bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin